Mersin’in sahip olduğu en büyük zenginlik turizmdir; sayısız tarihî ve doğal güzelliğe sahip, Akdeniz’in kıyısında bir kent…
Ancak, sahip olduğu bu zenginliklerden neredeyse hiç yararlanamıyor!
Yıllarca bunun sebeplerini tartışmaya açan yazılar yazdım; açık ihmalleri, yanlışları işaret etmeye çalıştım durdum.
O dönem, konuyla ilgili yetkililerin yetersizliğinden, kentin geleceği olumsuz yönde etkilendi. Bitişiğimizdeki Antalya’dan çok daha fazla turistik zenginliklere sahip kentimiz, Antalya’nın yüzde biri kadar turist çekemedi.
Ayrıca denizi olmayan yakın iller iç turizmde hızla yol alırken, Mersin bu alanda da gereğince başarılı olamadı.
Valimiz Sn. Atila Toros’un göreve başladığı günden beri önceliği kentin güvenliği ve huzuru oldu. Bu çok değerli bir karardı; kentte güvenlik ve huzur olmazsa başka hiç bir konu önemli değildir ve tarım kenti, turizm kenti, ticaret kenti, liman kenti deyimlerinin hiç birinin geçerliliği olmaz.
Ancak; hemen eklemeliyim, Sn. Valimiz’in güvenlik konusundan sonra en önem verdiği konulardan birinin turizm olması kentimiz adına sevindiricidir.
Öte yandan bu süreci umutlu kılan bir başka olgu var: Sn. Valimizin görev yaptığı bu dönemde kent dinamiklerine yön veren, konularına hakim, kent için gayretli, başarılı yöneticilerimiz var; bu rastlantı Mersin için bir şanstır.
*MTSO Başkanımız Hakan Sefa Çakır
*Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Ahmet Atasoy
*Turizm İl Müdürü Hakan Doğanay ...kentin geleceği için hepimize ümit veriyor.
* * * *
Sahip olduğumuz Yumuktepe gibi bir hazinenin yanına konan, buranın değerini gölgeleyen Truva Atı’nın (!) kaldırılması için yıllarca mücadele ettim.
Ancak, kısa bir süre önce kaldırıldı. Bunun için Toroslar Belediye Başkanı Sn.Abdurrahman Yıldız’a teşekkür ediyorum.
Kentin girişinde bulunan, adeta ”Mersin’de kalmayın Kapadokya’ya gidin” dercesine duran Peri Bacası (?)maketinin de yakın zamanda kaldırılacağını ümit ediyorum.
Almanya’daki eğitimim sırasında lisans tezimi turizm üzerine ,“Alman Turizm Edebiyatında Modern Türkiye’nin Yeri” konusunda yaptım.
Almanlar için İmparator Friedrich Barbarossa’nın öldüğü yer önemlidir. Bu bağlamda Silifke’yi bilirler.
Bu konuya hâkim bir Belediye Başkanı Friedrich Barborassa’nın heykelini daha önce Alman Büyükelçiliğinin yaptırdığı bir anıtın üzerine koydurmuştu.
Maalesef, o dönemde meseleye dar açıdan bakan, vizyonu kıt birkaç kişinin eleştirisi üzerine heykel kaldırıldı.
Şimdiki Silifke Belediye Başkanı’na daha önce görev yaptığı dönemde konuyu iletmiş ve olumlu cevap almıştım; ama maalesef hâlâ gerçekleşmedi.
Umarım bu dönem, şimdiki kentin turizm dinamiklerinin de desteği ile heykel depodan çıkarılıp yerine konur.
Geçtiğimiz ay Mersin’de Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) 2. Tur Operatörleri Forumu yapıldı.
Foruma katılan Sn. Valimizin yaptığı konuşma çok kıymetli ve önemliydi.
Sn. Vali Atilla Toros konuşmalarında : "Tarihin izleriyle yoğrulmuş, bereketin ve emeğin yurdu olan bu kadim şehir; geçmişi bugüne taşıyan, her adımda yeni bir hikâye sunan, berrak denizi ve yılda 300 gün parlayan güneşiyle insanı saran bir şehirdir.
Mersin; dört bir yanındaki insanlık mirası kültür hazineleri, antik kentleri, ören yerleri ve kutsal mekânlarıyla başlı başına bir açık hava müzesidir. Üç semavi dine ait eserleri bağrında taşıyan, dillerin, inançların ve kültürlerin kardeşçe buluştuğu bir medeniyet beşiğidir.
Böylesine derin tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri bünyesinde barındıran bu şehir turizmin en önde gelen destinasyonlarından biri olma yolunda ilerliyor." ifadelerini kullandı.
(Aslında bu uzun ve Mersin’i olanca güzelliğiyle, edebî söylemin incelikleri içinden anlatan konuşma keşke bütün olarak yayımlanabilse…)
Aynı Forum K.K.T.C de devam ederek sürdürüldü.
Foruma Türkiye ve K.K.T.C. den birçok yetkilinin ve Türkiye, İran, Pakistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Rusya'dan yaklaşık 50 tur operatörü, seyahat acentesi ve turizm işletmesi yöneticisi katılım sağladı.
Bu vesileyle hemen eklemeliyim:
K.K.T.C. ile geç kalan karşılıklı ilişkilerde turizm adına bir adım atılması önemlidir.
(devam edecek)