İnsan olmak… Belki de düşüncenin ve duygunun aynı bedende yan yana oturmayı öğrenmesidir.
Biri daima susmak ister, diğeri anlatmak. Bazen duygular coşar 'içim içime sığmıyor' der, sonra derin düşünceler sarar dört bir yanı, susar otururuz sessizce.
İçimizde bir çocuk var büyümekten korkan, aynı anda yaşlı birisi var geçmişle yüzleşme cesareti göstermeyen, bir türlü yaşanmışlıkları affetmeyen.
Ve biz, duygularla düşüncelerin ortasında ince bir ipte yürüyoruz, adına yaşam deniyor. Ne gariptir değil mi? insanlık dediğimiz o büyük kelime, bazen bir bardak su uzatacak kadar fedakar, bazen hiç istemese de bir öfkeyi yutacak kadar derindir.
İnsan olmak; yürüdüğümüz kaldırımda bir kedinin başını okşamak için eğilebilmek, 'senin için ne yapabilirim?' der gibi, gözlerine bakabilmektir. İnsan olmak; Susturulmuş birisinin sessiz çığlığının yankısını duyabilmek, duyulmayan o sesi duyurabilmektir.
İnsan olmak; Kalabalıklar içinde görünmeyen bir yalnızı fark etmek, görünmeyeni görünür kılabilmektir. İnsan olmak; Kendi yaralarından önce başkasının yarasına bir hekim edası ile müdahale edebilmektir...
Modern zamanlar, metal bir yorgunluk ve boş bir gürültüye hapsetti insanlığı. Duygularımızı algoritmalara, sevgilerimizi bildirimlere bağladık.
İnsanlık, sessizliğin içine gömülmüş, yok olmaya yüz tutmuş bir sanat gibi unutulmaya başladı.
Oysa insanlık; Teknolojinin hızında değil, durabilmenin, bakabilmenin, farkına varabilmenin meziyetinde gizlidir.
Bir çiçeğe zaman ayırmak, yorgun ve kırılgan bir cümleyi dinleyebilmek, herşeye rağmen affetmek insanlığın o görünmeyen merhametinde saklıdır. Bazen sadece bir tebessümle başlar insanlık.
Ellerini cebine sokmuş üşüyen birini gördüğünde, her yanın buz kestiği anda bir tebessüm yeter insanın içini ısıtmaya.
Bazen karanlığa karşı bir mum yakmakla başlar insanlık. Çünkü insanlık, en çok başkasının karanlığını aydınlattığında hissettirir kendini...
Ve ne acıdır ki insanlığı, yine en çok insan kırar, yokluğa mahkum eder.
İnsan olarak yine de ümide sarılırız sıkı sıkıya.
Çünkü 'ümit' insana mahsustur. Her şeye rağmen, her doğan güne ümit bağlarız.
Bu gün daha güzel olacak diye uyandığımız sabahlar vardır ya!
İnsanlık, her sabah, içimize yeni bir ümit tohumu eker. Bu tohumun büyümesi, duygunun ve düşüncenin el ele vermesi ile gerçekleşir...
DİLARA AKSOY