- Sen de sıkıldın farkındayım…
Şu satırları yazan yazarın benzer şeyleri tekrar edip durmasından.
Belki de haklısındır…
Bir şey diyemem…
Sen, okursun, madem, hakkındır istemek.
Müşteri her zaman haklıdır (!) (Derler, doğru mu, belki…?)
Ama ne yapsın yazar… Yazarın da senden ve hayattan pek farkı yok.
O da senin gibi bir kısır döngünün içindedir belki.
Akıl dediğin şeye her gün farklı düşünceler hücum etmiyor.
Belki Yazar da sıkılmıştır, tıpkı senin gibi…
Tekrar eden günden… tekrar eden geceden… aylardan…mevsimlerden…
Yoook yok, asla sıkılmadım... ve dahası yılmadım…
Sen de sıkılma sakın ve unutma ki…
Hatta şuna emin ol… aynı sözlerin, aynı şeylerin tekrarının insana faydası da olabilir…
Üst üste konulan her tuğla, taşların yan yana ve üst üste gelip gibi bir yapının oluşmasıdır.
Bu tekrarları böyle düşünelim ve rahatlayalım bence…
Unutma ki duvara girsin diye kafasına defalarca çekiçle vurulması, çakılan çivinin duvara daha sağlam yerleşip daha ağır yükleri kaldırmasına neden olabilir.
Bu nedenle yapılan tekrarlara karşı da değilim.
Tamam sayın yazarım girizgahı yaptın, biraz uzadı mı ne…
Gazze efendim, GAZZE… Yanan ormanlar…Müslümanların derin ve anlamsız uykusu…
Gönderilen ve karşıma çıkan videoları izleyemez oldum...
Acı, elem, açlık, kan, gözyaşı, yangın ve hüzün…
21. yüzyıldayız değil mi…
Çekilen acıların, yaşanan vahşetlerin büyük kısmına şahit olabildiğimiz yüzyıl…
Gündüz gözüyle evlere girilip çoluk çocuk katliam yapılan yüzyıl…
Filistin’de, Gazze’de İnsanların diri diri ateş bombalarıyla yakıldığı…
Kadınların ihanete uğradığı… erkeklerin aşağılandığı… minicik bebeklerin açlığa mahkûm edildiği yüzyıl…
İslam düşmanlarının el ele kol kola verdiği üzerimize akın akın geldikleri yüzyıl.
Haberlerde… caddelerde kurulu stantlarla… çeşitli portallarda web sitelerinde karşımıza çıkan SMA hastası yavrularımız da cabası…
Yok mu bir çare… Yapılamaz mı bir şeyler… Veya yapılacak bir şey var mı?...
Müslümanlar ayrılıkları, gayrılıkları unutamaz mı… (dün ne yediğimizi unutuyoruz halbuki…)
El ele, omuz omuza veremezler mi? Birlik olamazlar mı artık. (Şeytanları aranıza almayın demişti, peygamberimiz…)
Onulmaz hastalıklar için mesela varlıklı iş adamları bu ameliyatları gönüllü olarak üstlenemez mi…
Veya her birimizden gerekli kesintiler yapılamaz mı...?
Vermek istemeyene de parası iade edilsin, zaten hayır getirmez.
Devletin eli bu işlerin üstünde olmazsa ak nedir, kara nedir bilemeyiz.
Kumara teşvik eden videolara… onları yayınlayan platformlara kazandıklarından daha büyük cezalar kesilemez mi…
Yapay zekâ ile yapılmış saçma sapan videolara inanan kolay yoldan para kazanmak isteyen çok, yıkılan, sönen yuvalar kurtarılamaz mı…
Çirkinlikler ve kötülükler mi sardı etrafımızı… Ümit kalmadı mı yani?
Hayır daha bitmedi. Güzel haberlerim de var…
Çok sevdiğim genç ve zeki bir hocamın gönderdiği yaz Kur’an kurslarını öğrenmeyle beraber, şenliğe, şölene çeviren videolarını izledim…
Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da… kısacası deprem bölgesinde yükselen yapıları, yapılan hizmetleri, geleceğe umutla bakan gözleri izledim…
Eğitim hakkında çoğumuzun ilerisinde fikirler üreten 12 yaşındaki gençlerimizi dinledim…
15 Temmuz da yaşananları ve bize kurulan pusuların dağıtılmasını izledim…
Vatanı için, bedenini, ruhunu feda etmeye hazır olanları izledim…
Takkesi düşünce kelleri görünenleri izledim…
Maskeleri düşünce gerçek yüzleri görünenleri izledim.
Ve daha çoook güzel şeyler izledim…
Onları da sonra anlatırım artık….
Yine yeni bir yazıda beraber olmak dileğiyle hoşçakalın, mutlu kalın, huzurla ve sağlıkla kalın.
Faruk RİFAİOĞLU…