Dinine, diline, rengine bakmadan mutlu bir birliktelik mümkün mü?
Bizimle aynı dine mensup, aynı dili konuşan, aynı coğrafyanın yetiştirdiği insanlarla mı mutlu olabiliriz?
Yoksa, farklı dinlerin, farklı kültürlerin bir araya geldiği toplumlarda mı?
Araştırmalar ışığında bu sorunun cevabına bakarsak, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı toplumların, daha huzurlu, daha mutlu bir hayat sürdüğü gerçeği ile karşılaşıyoruz.
Her insanın beklentisi mutlu, huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamaktır. Bunun için öncelikle adaletli ve erdemli bir yaşamı nasıl inşa edebiliriz üzerinde düşünmek, akabinde bu düşünceyi samimi ve içten bir şekilde pratiğe aktarmak bireysel ve toplumsal olarak hayata tatbik etme gayretinde çabalamak gerekiyor.
Birlikte olmak; sadece aynı dine mensup olmak, aynı dili konuşmak, aynı düşünceyi benimsemek, aynı fikri savunmak değildir. Birlik; farklılıklarımızla yan yana durabilme, görünmeyeni görünür kılma, duyulmayanın sesi olma, düşenin elinden tutarak kaldırabilmektir.
İnsanlar birbirlerini bizden/sizden diye ayırmadan, ayrıştırmadan ömürlerini sürdüreceği şehirleri, hatta hayatı bile birlikte inşa edebilir.
Toplumda bazı insanlar, sırf alışılmıştan farklı oldukları için bile dışlanabiliyor. Giyimiyle, konuşma şekli, memleketi hatta tuttuğu futbol takımı dahi bazen dışlamasına yetiyor. Karşımızdaki kişiyi tanımadan, önyargılarla hüküm veriyor, yalnızlığa mahkûm ediyoruz insanları. Dışlanan bu insanlar zamanla sadece toplumdan değil, hayattan da uzaklaşıyor. Kendini değersiz, işe yaramaz hissederek kabuğuna çekiliyor. Farkında bile olmadan ittiğimiz bu yalnızlık, onları kötü alışkanlıklara, karanlık yollara sürüklüyor. Kişi, topluma olan aidiyet hissini yitiriyor.
Mesela dinine, diline, rengine bakılarak bir çocuğun okulda arkadaş grubuna alınmaması, dışlanması sonucu çocukta oluşan travma…Bu gibi davranışlar küçümsenecek şeyler değildir. Dışlanmak, sadece kapıların değil, kalplerin de kapanması demektir. Dışlanan bir insan önce insanlara, sonra hayata kapatır kendini.
Herkes bir şeyler yaşamış, herkesin bir hikayesi vardır hayatında.
Herkes uzakta olsa bir umut taşır. O umuda sarılır sıkı sıkıya. O umudu besler, o umudu büyütür içinde. Bir bakış, bir gülüş, bir tebessüm yeter o umudun yeşermesine. Bir ‘merhaba’ diyebilmek, belki de bir insanın hayata yeniden tutunmasını sağlayacak kadar güçlüdür.
Sizden/bizden ayrımı yapmadan farklılıklarımızla zenginleşir, birlikte güçlü oluruz. Kimse kimsenin aynısı olmak zorunda değil ama insanca yaşama hakkına sahiptir. Toplum olarak barış içerisinde, huzurla yükselmek istiyorsak, bunu sizden/bizden ayrımı yaparak, dışlayarak değil, birlik olarak birlikte hayata geçirebiliriz
Dinine, diline, rengine bakmadan farklı kültürlerin bir arada yaşadığı toplumların, daha huzurlu, daha mutlu bir hayat sürdüğü gerçeği önümüzde dururken; İnsanlar mutluluğu ahirete ertelemeden, cenneti bu dünyada da kurabilir, cennet gibi bir dünyada ömür sürebilir…