image

Okunma : 16  Tarih : 17.06.2025  E-Mail : 

 
Fatma  Yardımcı

Suyun kıymetini bilelim…

Haziran ayının ortasına geldik. Mersin’de hava sıcaklıkları şimdiden 40 dereceyi zorlarken, gözler yeniden gökyüzüne çevrildi: Yağmur beklenmiyor. Kuraklık kelimesi artık sadece çiftçilerin değil, şehirde yaşayan herkesin günlük konuşmalarına girmiş durumda. Çünkü mesele artık sadece tarımsal üretimin düşmesi değil; sofraya gelen her lokmanın, içilen her damla suyun hesabını yapma meselesi hâline geldi.

Yaz ayları Mersin için sadece tatil ve deniz anlamına gelmiyor; aynı zamanda kuraklık tehdidiyle mücadele ve suyumuza sahip çıkma mücadelesi anlamına geliyor. Akdeniz ikliminin getirdiği avantajlar, son yıllarda artan sıcaklıklar ve düzensiz yağışlarla birlikte ne yazık ki bir dezavantaja dönüşebiliyor. Bu durum, Mersin'in can damarı olan tarım sektörü ve yayla nüfusu için ciddi endişeleri beraberinde getiriyor.

Mersin, bereketli topraklarıyla Türkiye'nin önemli tarım merkezlerinden biri. Narenciyeden sebze-meyveye kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip olmamız, hem ülke ekonomisine katkı sağlıyor hem de binlerce çiftçimizin geçim kaynağını oluşturuyor. Ancak su kaynaklarımızın azalması, tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor. Azalan verim, artan maliyetler ve ürün çeşitliliğinde yaşanan sıkıntılar, çiftçilerimizi zor durumda bırakıyor. Yeraltı sularının çekilmesi, barajlardaki doluluk oranlarının düşmesi, uzun vadede tarımsal üretimimizi sürdürülemez hale getirebilir. Bu nedenle, suya erişimde alternatif çözümler üretmek, damla sulama gibi modern sulama tekniklerini yaygınlaştırmak ve su tasarrufu bilincini artırmak hayati önem taşıyor.

Diğer yandan, Mersin'in yaylaları, yaz aylarında serinlemek ve doğayla iç içe bir yaşam sürmek isteyenler için adeta bir kaçış noktası. Özellikle sıcak geçen yaz aylarında, ovadaki kavurucu sıcaktan bunalan vatandaşlarımız, yaylalardaki temiz hava ve serin ortam sayesinde nefes alıyor. Sadece Çamlıyayla’nın, Erdemli’nin, Silifke’nin değil, Toroslar ve Gülnar’ın yüksek köyleri de bu mevsimde adeta geçici şehirler hâline gelir. Ancak son yıllarda bu göç dalgası “kaçış” boyutundan çıkıp, kalıcı altyapı problemlerine sebep olacak kadar büyüdü. Su ihtiyacı, atık yönetimi, çevre kirliliği ve hatta trafik... Bir yazlık nüfusun getirdiği tüm yükler artık yayla köylerinin omzunda.

Bir tarafta susuz kalan tarla, diğer yanda su tüketimi katlanarak artan yayla evleri... Mesele sadece doğal kaynakların tükenmesi değil, aynı zamanda yönetimsel planlamanın yeniden ele alınması gereken bir süreçtir. Artık yaz sezonu demek, sadece deniz ve tatil demek değil; su kriziyle, orman yangını riskiyle, nüfus yoğunluğuyla mücadele demek.

Yerel yönetimlerin bu tabloyu önceden öngörerek hareket etmesi şart. Yaylalarda geçici değil, kalıcı çözümlerle su ve çevre altyapısı güçlendirilmelidir. Aynı şekilde tarımsal sulamada akıllı sistemlerin desteklenmesi, kuraklığa dayanıklı ürünlere yönelme politikaları daha hızlı hayata geçirilmelidir.

Yayla turizmi, bölge ekonomisine önemli katkılar sağlarken, aynı zamanda eşsiz bir kültürel mirasın ve geleneksel yaşam biçiminin de sürdürücüsü konumunda. Ancak kuraklık, yaylalarımızdaki su kaynaklarını da tehdit ediyor. Pınarların kuruması, su seviyelerinin düşmesi, yayla yaşamını zorlaştırırken, yaylacılığın geleceğini de belirsizleştiriyor. Hayvancılıkla uğraşan yaylacılarımız için su, adeta yaşamın kendisi. Su sıkıntısı, hayvanların beslenmesinden tarımsal faaliyetlere kadar her alanda olumsuz etkilerini gösteriyor.

Peki, bu tehditlere karşı ne yapmalıyız? Öncelikle, suyun her damlasının kıymetini bilmek ve israftan kaçınmak zorundayız. Bireysel olarak yapacağımız tasarruflar, genel su dengesi için küçük ama anlamlı adımlar. Belediyeler ve ilgili kurumlar ise altyapı iyileştirmeleri, su kaçağı tespiti ve onarımı, yağmur suyu hasadı ve gri su geri dönüşümü gibi projelere ağırlık vermeli. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın desteğiyle, çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan sulama yöntemleri konusunda eğitimler verilmeli ve teşvikler sağlanmalı. Unutmayalım ki, su sadece bugünün değil, yarınlarımızın da güvencesidir. Mersin'in bereketli toprakları ve eşsiz yayla kültürü, ancak suya sahip çıktığımız sürece varlığını sürdürebilir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir Mersin bırakmak için, kuraklıkla mücadele konusunda topyekün bir seferberlik ruhuyla hareket etmeliyiz.

 




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz :

Güvenlik Kodu : Güvenlik Kodu
Kod :

 


 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA