DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, geçtiğimiz hafta başta Adana olmak üzere birçok şehirde patates ve soğan üreticilerinin karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çekti. Ekmen, çiftçilerin maliyetin altında fiyatlarla karşı karşıya bırakıldığını belirterek yetkililere çağrıda bulundu.
“KAZANLI SAHİLİ KİRLİLİKLE BOĞUŞUYOR”
Mersin'in Kazanlı sahil bölgesinin Turizm Bakanlığı tarafından turizm geliştirme bölgesi olarak ilan edilmiş Türkiye'nin en nadide sahillerinden biri olduğuna dikkat çeken Ekmen, “Ancak uzunca bir süredir bir fabrikadan kaynaklı olduğu göz önünde olan bir şekilde Kazanlı sahiline çok sayıda ölü balık vurmaktadır. Mersin sahillerinin turizme kazandırılması yönünde zaten çok ciddi problemlerimiz bulunmaktadır. Gerek Adana'dan gelen nehirlerdeki kirliliğin gerekse de Mersin sanayisinin Mersin sahillerine yönelik olarak yarattığı bu kirliliğin ciddiyetle ele alınıp durdurulması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Sayın Başkanım, geçen hafta başta Adana olmak üzere birçok şehrimizde patates ve soğan üretimine ilişkin çok ciddi bir sorunla karşılaştık, hatta üreticiler belirli gün ve sayıda bu ürünleri hasat etmeyerek bir tepki ortaya koymaya çalıştılar. Meseleye yakından baktığımızda, kilogramı 15 liraya mal olan patates ve soğanın kartelleşmiş zincir marketler aracılığıyla 12 liraya satın alınmak istendiğini görüyoruz yani bu ürünün maliyetini ve toplanma bedelini dahi karşılamayan bir fiyat teklif edilmektedir. Marketlere baktığımızda ise 30 liradan ucuz ürün neredeyse görülememektedir. Çiftçinin bu kartelleşmiş zincir marketlerin insafına terk edilmemesi, ekonomi ve finans piyasalarıyla ilgili hassasiyetin, duyarlılığın aynı zamanda tarım sektörü için de gösterilmesi gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Bu dönemde yaşanan tek sorun şüphesiz maliyetin altındaki fiyatlamalar değil, aynı zamanda zirai don ve kuraklık nedeniyle karşılaştığımız tablodur. Sayın Başkanım, zirai don felaketi ilk olarak şubat ayının sonunda Adana, Mersin ve Antalya'da birlikte yaşanmıştır. Aradan geçen yüz günü aşkın süre içerisinde zirai donun hasar tespiti dahi açıklanmamıştır. Peki, bu yüz gün boyunca bu çiftçi ne yapmıştır, ne yapacaktır? Herhangi bir yargısal operasyon nedeniyle anında olağanüstü toplantılar yapan, borsalara, faiz piyasalarına, kur piyasalarına yönelik tedbir alan bürokrasi niçin zirai don ve kuraklık karşısında etkin bir tutum sergilememektedir?” diye sordu.
“SULAMA SORUNU KRONİKLEŞİYOR, KURAKLIĞA KARŞI ÖNLEM ALINMIYOR”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Komisyonun uzun vadeli bir çalışma yaptığını ancak Komisyon Başkanı Tüfenkci'nin beyanatına göre, yapılacak ilk ödemelerin en erken bayram ardında yapılmasının planlandığına dikkat çeken Ekmen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Peki, bu süreç içerisinde çiftçinin hâli nedir? Oysa biz biliyoruz ki zaten parsel bazlı bir incelemeden kaçınılmış, bölgesel incelemelerle ortalama yüzde 65-70 gibi hasar oranları tespit edilmiştir. Kimin ne ektiği bellidir; hasarın yani zirai don hasarının gerçekleştiği gün itibarıyla her çiftçinin alacağı muhtemel ödemenin yarısını hesabına geçirerek onları rahatlatmak söz konusu iken bugüne kadar neden gereken yapılmamıştır? Bir diğer sıkıntı, zirai donla birlikte baş gösteren kuraklık krizidir. Bu yıl Türkiye'de barajların doluluk oranlarının birçok yerde yüzde 20 ve altına düştüğü açıktır. Meteorolojik tahminler artık aylık, haftalık, yıllık değil beş yıllık, on yıllık planlar için yapılabilmektedir. Peki, çiftçinin karşılaştığı durum nedir Sayın Başkanım? Bu sezonun başında çiftçiye bu yıl su verilemeyeceği ve buna uygun ürün ekilmesi gerektiği tavsiye edilmiştir. Peki, dünya böyle global bir kuraklık kriziyle karşı karşıyayken başta Devlet Su İşleri olmak üzere Tarım Bakanlığının ilgili birimleri, niçin bu konuda, alınabilecek tedbirler konusunda yıllara sari, çiftçiyi anlık bilgilendirmeyle zor duruma düşürecek gündelik bir acziyetten uzak bir şekilde, uzun verimli, uzun erimli planlar, projeler ortaya koyamamaktadır? Gerek Ziraat Mühendisleri Odası gerek ilgili ziraat odaları gerekse de bu işin uzmanı olan akademisyenler sadece kuraklığın değil, DSİ ve Tarım Bakanlığının hem planlama hem altyapı yetersizliği hem de en basit detay olan çiftçinin doğru zamanda ve doğru şekilde bilgilendirilmesi hususlarında çok eksik kaldığını ifade etmektedir. Son olarak, Kanal İstanbul için bir kaynak aranacağına Türkiye'nin toplam sulama altyapısının iyileştirilmesi, damlama ve yağmurlama sistemine uygun olarak geçirilmesi için kaynak aranması bizi uzun vadeli kuraklık krizlerine karşı güçlü kılacaktır diyorum.”