Tarih, coğrafya ve inanç… Üçü bir araya geldiğinde ortaya eşsiz bir kültürel miras çıkar. Türkiye’nin güneyinde, Akdeniz’in kıyısında yer alan Mersin, işte bu üç ögenin iç içe geçtiği nadir şehirlerden biri. Ne var ki, bu zenginlik Mersin'in yıllardır hak ettiği şekilde tanıtılmasını ve değerlendirilmesini bekliyor. Oysa Mersin, sadece doğal güzellikleriyle değil, binlerce yıllık dini mirasıyla da tam anlamıyla bir inanç turizmi cenneti olmaya aday.
Evet sevgili okurlar… Mersin, sadece masmavi Akdeniz'i, bereketli toprakları ve tarih kokan antik kentleriyle değil, aynı zamanda zengin inanç turizmi potansiyeliyle de öne çıkan bir şehir. Yüzyıllardır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu topraklar, bünyesinde barındırdığı kutsal mekanlarla inanç turizmi açısından adeta bir açık hava müzesi niteliğinde.
Mersin'in Tarsus ilçesi, Hristiyanlık alemi için özel bir yere sahip. Hristiyanlığın önemli isimlerinden Aziz Pavlus'un doğduğu yer olarak kabul edilen Tarsus, bu nedenle her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce inanç turisti tarafından ziyaret ediliyor. St. Paul (Aziz Paulus), Hristiyanlık dininde oldukça önemli bir figürdür. Yahudi kökenli bir aileden gelen Paulus MS 3 yılında Tarsus'ta doğmuştur. Hristiyanlığın öncülerinden Barnabas ile Hristiyanlık konusunda çalışmalar yapmış; MS 36 yılında hiç ummadığı bir anda İsa ile karşılaşmıştır. Bu karşılaşma sonrasında İsa'nın yolunda ilerleyeceğini açıklamış, Hristiyanlık inancının temel ilkelerini öğrenerek dini yaymak için çalışmıştır. MS 5. yüzyıldan itibaren Aziz Paul adına çok sayıda kilise inşa edilmiştir. St. Paul Kilisesi, MS 11-12. yüzyıllarda Aziz Paul’e adanarak yaptırılmıştır. Kilise ve çevresinde 1997-2001 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra yapı, St. Paul Anıt Müzesi olarak 2001 yılında ziyarete açılmıştır. Özellikle Aziz Pavlus Kuyusu, şifa arayanların ve hacıların akınına uğruyor. Rivayete göre bu kuyunun suyu kutsal sayılıyor ve inanlara şifa veriyor. Aynı zamanda Aziz Pavlus Kilisesi, Hristiyanlar için önemli bir ibadet ve ziyaret noktası. Bu tarihi yapılar, Tarsus'un sokaklarında geçmişin izlerini sürmek isteyenleri ağırlıyor.
Mersin'in inanç turizmi rotasında bir diğer önemli durak ise Ashab-ı Kehf Mağarası. Halk arasında "Yedi Uyurlar Mağarası" olarak da bilinen bu mağara, hem İslam hem de Hristiyanlık inancında büyük bir öneme sahip. Kutsal kitaplarda geçen "Ashab-ı Kehf" kıssasının yaşandığı yerlerden biri olduğuna inanılan bu mağara, ziyaretçilerine mistik bir deneyim sunuyor. Mağaranın atmosferi, tarih boyunca uyuyan gençlerin hikayesini adeta yeniden canlandırıyor.
Mersin'in çok kültürlü yapısı, inanç turizmini de zenginleştiriyor. Şehirde Osmanlı döneminden kalma Ulu Cami gibi görkemli camiler, yüzyıllardır ayakta duran eski kiliseler ve hatta bir sinagog, farklı inançlara sahip toplulukların bir arada barış içinde yaşadığının kanıtı. Bu ibadethaneler, sadece dini mekanlar olmakla kalmıyor, aynı zamanda mimari ve tarihi değerleriyle de dikkat çekiyor.
Mersin'in inanç turizmi potansiyeli, henüz tam anlamıyla keşfedilmiş değil. Ancak son yıllarda yapılan tanıtım çalışmaları ve artan ilgi, bu alanda büyük bir büyüme vadediyor. Özellikle Tarsus'taki Aziz Pavlus ile ilgili anıtların restore edilmesi, Ashab-ı Kehf Mağarası'nın çevresinin düzenlenmesi ve ulaşım imkanlarının iyileştirilmesi, inanç turizmi hareketliliğini daha da artıracaktır.
Mersin, bu eşsiz inanç mirasıyla sadece yerel ziyaretçileri değil, uluslararası arenadan da daha fazla inanç turisti çekebilir. Bunun için kapsamlı tanıtım kampanyaları, uluslararası inanç turizmi fuarlarına katılım ve ilgili kurumlarla işbirliği büyük önem taşıyor. Mersin, inançların kesişim noktası olarak, barışın ve hoşgörünün şehri olma vizyonunu inanç turizmiyle de dünyaya duyurabilir.
Bu kadar zengin bir mirasa sahip olmasına rağmen Mersin, turizm haritasında hâlâ Antalya ve Kapadokya'nın gölgesinde kalıyor. Oysa inanç turizmi, deniz-kum-güneş üçgeninden sıkılan, kültürel ve ruhsal bir derinlik arayan yerli ve yabancı turistler için farklı bir yolculuk sunuyor. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için altyapı yatırımları yapılmalı, ulaşım olanakları kolaylaştırılmalı, yerel rehberler eğitilmeli, uluslararası tanıtım stratejileri hayata geçirilmeli ve en önemlisi bu yerlerin bakımı ve restorasyonu, tarihi dokuyu bozmadan sağlanmalıdır. İşte bu açıdan Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Tarihi Kilikya Yolu projesi ve hizmete açılan Uluslararası Çukurova Havalimanı çok ama çok önemli bir açığı kapatıyor…
Mersin’in belki de en özel yanı, farklı inançların bir arada yaşadığı bir tarihsel belleğe sahip olması. Bugün dünyanın birçok yerinde dini farklılıklar üzerinden çatışmalar yaşanırken, Mersin yüzyıllarca bu inançların yan yana var olduğu, ibadethanelerin birbirine komşu olduğu, hoşgörünün somutlaştığı bir şehir olarak örnek teşkil edebilir. Tarihî miras, sadece geçmişe ait bir hatıra değil, geleceğe uzanan bir köprüdür. Mersin’in inanç turizmi potansiyeli, hem kültürel diplomasi hem de ekonomik kalkınma açısından büyük bir fırsat sunuyor. Yeter ki bu potansiyeli uyandıralım, tanıtalım ve koruyalım.
Mersin, sadece bir tatil rotası değil, aynı zamanda bir ruh yolculuğu vadeden bir duraktır. Bu durakta mola veren herkes, bir parça tarih, bir parça inanç ve belki de bir parça kendisini bulacaktır.