Necdet TAŞ
Mersin ve Tarsus Emek ve Demokrasi Platformları, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla düzenledikleri etkinliklerde bir araya gelerek savaşlara, işgallere ve şiddet politikalarına karşı barış çağrısında bulundu. Mersin merkezde ellerinde döviz ve pankartlarla Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda bir araya gelen platform bileşenleri bir de basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan İHD Eş Şube Başkanı Gazi İnci, “2025 yılında bir kez daha Dünya Barış Günü’nü andığımız bugünde dünyanın birçok yerinde bölgesel ve yerel savaşlar ile çatışmalar devam ediyor. Özellikle İsrail’in Filistin’e yönelik uyguladığı savaş politikaları dünya gündeminde. İsrail’in Filistin’e yönelik uyguladığı şiddet politikası, uluslararası sözleşmelerin ihlali anlamına geliyor. Ayrıca İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarını sürdürürken gıda yardımını da engelleyerek insanların açlıktan ölmesine neden oluyor. Özellikle gıda yardımının engellenmesi ile sürekli olarak Gazze’ye gerçekleştirilen saldırılarda birçok çocuk yaşamını yitiriyor” diyen İnci, “Bu durum insanlık vicdanı açısından kabul edilemez bir durum. Birçok devletin İsrail’in bu şiddet politikalarına karşı sessizliği de kabul edilebilir değil” dedi.
“BARIŞ İÇİN ÖNCE DİL DEĞİLMELİ”
Bunun dışında Rusya’nın Ukrayna işgali ve Sudan, Myanmar, Burkina Faso, Mali ve Libya’da süren çatışmalı ortamlar binlerce sivilin ölümüne neden olduğunu ve başta yaşam hakkı olmak üzere birçok hak ihlalini doğurduğuna dikkat çeken İnci, “Dünya egemenlerinin emperyalizmi ve çözümsüzlüğü temel alan politikaları tüm dünyada savaşların ve çatışma ortamlarının devam etmesinin en büyük nedeni. Ayrıca yaşadığımız coğrafyada da yıllardır devletin Kürt meselesine güvenlikçi politikalar ile yaklaşması birçok acıya ve kayba neden oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşundan itibaren Kürt meselesinde çözümsüzlüğü resmi bir politika haline getirdi. Bu politika her türlü hak talebini şiddetle bastırmak üzerine inşa edildi. Türkiye’de birçok defa Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi amacıyla barış girişimleri oldu. Günümüzde de barış süreci olarak adlandırılan ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile Kürt hareketinin silahsız, şiddetsiz yollardan Kürt meselesinin çözülmesi yönünde attığı adımlar biz insan hakları savunucuları açısından da son derece önemlidir. Silahların yakılması, Kürt meselesinin şiddetsiz yollardan çözülmesi ve barış umudunun yükselmesi anlamı taşıyor. Bu nedenle de insan hakları savunucuları olarak bu süreci ne kadar önemsediğimizi belirtmek istiyoruz. Değişim dilde başlar, barış dilde başlar. Sürekli bir tehdit dilinin barış sürecinin önündeki en büyük engel olduğunu hatırlatıyoruz. Barış süreci kapsamında mecliste kurulan komisyonun çalışmalara başlaması ve bir takım yasa değişikliklerinin gündemde olması tabii ki önemli fakat Kürt Meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi ve şiddetin sona erdirilmesi amacıyla kurulan komisyonun Barış Annelerini dinlediği oturumda Kürtçe konuşulmasını engellemesi komisyonun misyonu ile asla örtüşmüyor. Ayrıca komisyonun çatışmanın tüm taraflarını eksiksiz dinlemesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan, Silahsızlanma ve Geçiş Dönemi Adaleti ilkelerine uygun mekanizmaların ivedilikle kurulması gerekiyor. İnsan hakları savunucuları olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde de barış isteğimizi yüksek sesle dile getiriyoruz. Topluma dayatılan tekçi, ırkçı, milliyetçi ve ötekileştirici politikaların ve nefret dilinin son bulması için siyasal iradeyi insan haklarına dayalı barışçıl politikalar geliştirmeye çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
“GAZZE’DE ÇOCUKLAR AÇLIKTAN ÖLÜYOR”
Tarsus’taki etkinlikte ise Platform bileşenleri, Tarsus Halk Eğitim Merkezi önünde toplanarak sloganlar eşliğinde Yarenlik Alanı’na yürüdü. Yarenlik Alanında gerçekleştirilen açıklamaya, bileşen paydaşları, siyasi parti temsilcileri, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı. Yürüyüşün ardından burada basın açıklaması gerçekleştirildi. Platform adına açıklamayı Jale Kirman okudu. Platform adına açıklama yapan Jale Kirman, dünyanın birçok bölgesinde süren savaşların ve çatışmaların milyonlarca insanı yaşam hakkından mahrum bıraktığına dikkat çekerek, “Barışı, yaşamı ve halkların kardeşliğini savunuyoruz. Dünyanın birçok coğrafyasında süren çatışmalar, her yıl on binlerce insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarcasının yerinden edilmesine ve temel haklarından mahrum kalmasına yol açmaya devam ediyor. Emperyalist güçler kapitalist üretim ve bölüşüm ilişkilerinin yarattığı krizi dünya genelinde körükledikleri savaş ve saldırganlık politikaları ile aşmaya çalışıyorlar. Buna karşı, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, insanlığın ortak geleceğini tehdit eden savaşlara, işgallere ve şiddet politikalarına karşı sesimizi yükseltiyoruz. İsrail’in Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde aylardır sürdürdüğü soykırım başta olmak üzere; Ortadoğu’dan Afrika’ya, Ukrayna’dan Asya’ya kadar pek çok bölgede süren savaşların yarattığı yıkım, sınırsız bir sömürü arzusuyla işleyen küresel kapitalist düzenin ve birçok uluslararası organizasyonun insan hayatını hiçe sayan yüzünü bir kez daha Ortaya koymuştur. Çocuklar açlıktan ölmekte, hastaneler yıkıntıların arasında çaresizce ayakta kalmaya çalışmaktadır. Gazze’de aslında tüm insanlığın vicdanı ölüm döşeğindedir. Diğer yandan komşu coğrafyamız Suriye'de HTŞ rejiminin, gerici cihadist çizgide, farklı kimlik ve inanç topluluklarına dönük sivil katliamları; Ortadoğu'da laiklik, eşit yurttaşlık, temel insan hakları ve demokrasi mücadelesi veren tüm kesimler için büyük bir tehdit haline gelmiştir. Bu rejime iktidarın ve dünyanın egemen güçlerinin verdiği tüm dolaylı ve dolaysız destekler derhal sona ermeli; Cihatçı çetelerin yönetime getirildiği ülkelerin geleceği, halkların özgür iradesinin kendini bulacağı bir demokratik çerçeve gerçekleşmelidir” ifadelerini kullandı.
“BARIŞ İÇİN ADALET VE DEMOKRASİ ŞARTTIR”
“Bu şiddet atmosferinde, ülkemizde uzun yıllardır çözümsüz bırakılan Kürt meselesinin, şiddetin devreden çıktığı bir düzlemde tartışılabilir hale gelmesi ise kuşkusuz çok kıymetlidir. Gelinen aşamada, çatışmaların, ölümlerin ve hak ihlallerinin son bulması; sorunun kapsamlı bir demokratikleşme çerçevesinde çözülmesi demokratik, adil ve kalıcı bir çözümün barışın inşa edilmesi artık ertelenemez bir zorunluluktur” şeklinde konuşan Kirman, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Barışa olan özlem ve ihtiyaç siyasi iktidarın kendi ömrünü uzatmaya yönelik bir fırsatçılığa dönüştürülmemelidir. Anayasaya, hukuka ve halk iradesine saygı duyulmalı, siyasallaşmış yargı eliyle toplumsal muhalefet unsurlarını, muhalif belediye başkanlarını ve muhalif siyasetçileri etkisizleştirme anlayışı terk edilmelidir. Siyasi gerekçelerle hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan tüm tutuklu ve hükümlüler derhal serbest bırakılmalı ve görevlerine iade edilmelidir. Halkların eşit, özgür ve bir arada yaşadığı bir gelecek, ancak karşılıklı güvenin tesis edilmesiyle, hak ve özgürlüklerin evrensel normlar çerçevesinde güvence altına alınmasıyla mümkün olacaktır. Barış için adalet ve demokrasi şarttır. Barışın yeşermesi ve kalıcılaşması için gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet şarttır. İş güvencesi, sendikal haklar, toplu pazarlık süreçleri ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakların güvence altına alındığı demokratik bir ortam, barış için sağlam bir zemin oluşturacaktır. Bizler; emek, meslek ve demokratik kitle örgütleri olarak, savaşların ve çatışmaların değil, barışın ve kardeşliğin tarafındayız. Savaşların, halkların iradesini yok sayan, doğayı ve yaşam alanlarını tahrip eden yıkıcı etkilerine karşı; eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi temelinde bir yaşamı savunuyoruz. 1 Eylül Dünya Barış günü vesilesiyle, tüm halkları ve emekçileri savaş politikalarına karşı ortak mücadeleyi büyütmeye, barışın dilini ve iradesini yaşamın her alanında hâkim kılmaya çağırıyoruz. Savaşa hayır, barış hemen şimdi!”