Necdet TAŞ
Yer üstünde kartpostalları andıran doğasıyla dikkat çeken Dana Adası, su altında da en az yüzeyi kadar etkileyici. Burada dalış yapanlar, doğal resifler ve renkli deniz canlılarıyla dolu bir dünyaya adım atıyor. Özellikle günübirlik eğitimlerle ilk kez dalış deneyimi yaşayan ziyaretçiler, Akdeniz’in altındaki yaşamı gözlemleme fırsatı buluyor. Ancak asıl büyü Boğsak Adası’nda başlıyor. Bir zamanlar deniz ticaretinin önemli kavşak noktalarından biri olan bu ada, şimdi su altı arkeolojisinin açık hava müzesi gibi. Roma ve Bizans dönemine ait batık gemiler, amforalar ve ahşap kalıntılar, tarihsever dalgıçların adeta zaman yolculuğuna çıkmasını sağlıyor. Bölgedeki en popüler dalış noktaları arasında yer alan “Amfora Koyu”, Roma döneminden kalma ticaret gemilerinin yüklerini taşıyan amforalarla dolu.
BATIK KOYU NEFES KESİYOR
Bir diğer cazibe noktası olan “Batık Koyu” ise, suyun birkaç metre altında gün ışığında bile rahatça görülebilen ahşap gemi kalıntılarına ev sahipliği yapıyor. Tuzlu suyun yüzlerce yıl boyunca şekillendirdiği bu kalıntılar, sadece su altı manzarası değil, aynı zamanda Akdeniz’in tarihine de bir pencere sunuyor. Dalgıçlar bu alanlarda, sanki tarihin sessiz tanıklarının arasında dolaşıyormuş gibi hissediyor. Bölgenin bu eşsiz tarihi zenginliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın belirlediği koruma alanları kapsamında sıkı şekilde denetleniyor. Dalış faaliyetleri sadece izinli merkezlerce gerçekleştirilebiliyor, böylece hem kültürel miras korunuyor hem de turizm sürdürülebilir bir yapıya kavuşturuluyor. Su altının berraklığında saklı tarihi keşfetmek, Roma’dan Bizans’a uzanan izleri çıplak gözle görmek isteyen herkes için Dana ve Boğsak adaları, Akdeniz’in derinliklerinde bekliyor. Aquademi Mersin Dalış Merkezi, Roma’dan Bizans’a uzanan izleri çıplak gözle görmek isteyenler için Akdeniz'in derinliklerine dalış imkanı sunuyor.