Necdet TAŞ
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Mersin Şubeler Platformu, 2026 ve 2027 yıllarında alınacak maaşlar ve sosyal hakların belirleneceği toplu sözleşme görüşme sürecine ilişkin talepleri için sokağa indi. Özgür Çocuk Parkında toplanan kamu çalışanları, “Grevli sendika, gerçek toplu sözleşme, demokratik çalışma ortamı için mücadeleye devam ediyoruz” pankartı açtı. Burada bir basın açıklaması yapan Platform Dönem Sözcüsü ve SES Mersin Şube Eş Başkanı Sevgi Başkavak, “Son 7 dönemdir sefalette anlaşanlara karşı emeğin ve emekçilerin kazanması için birleşelim!” diyerek sözlerine başlayan Başkavak, 4 milyon kamu emekçisi ve 2,5 milyon emekliyi doğrudan ilgilendiren toplu sözleşme süreci görüşmelerine start verildiğini anımsattı. “Bu nedenle KESK olarak dostlarımızla birlikte ülkenin dört bir yanında alanlardayız” diyen Sevgi Başkavak, “Öncelikle yıllardır her yasal düzenlemeyi, mevzuat değişikliğini tek taraflı olarak belirleyen ‘ben yaptım oldu’ diyen bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Bunun son örneğini bugün yaşıyoruz. Mevcut 4688 sayılı Kamu Görevlileri ve Toplu Sözleşme Kanunu ‘toplu sözleşme görüşmelerine, ağustos ayının ilk işgünü başlanır’ diyor” ifadelerini kullandı.
“HAKEM-YANDAŞ YAPIDAN OLUŞAN BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ DAYATMASI”
“Yasanın bu hükmüne rağmen toplu sözleşme görüşmelerine, 4 gün önce, başlayanlara buradan soruyoruz. Kendi yaptığınız yasa sizi bağlamıyor mu?” diye soran Başkavak, “Bakanımızın yurt dışı programı nedeni ile takvimi öne aldık’ gibi sıradan bir gerekçe ile yasayı keyfi olarak çiğnemeye hakkınız var mı? Kendi yaptığı yasayı ayaklar altına alanları ve bu hukuksuzluğa seyirci kalanları buradan kınıyoruz. Mevcut iktidar işçilerden, emekçilerden günden güne uzaklaşarak sermayenin, patronların yandaşların çıkarları doğrultusunda hareket etmeye devam ediyor. Bu durum kaçınılmaz olarak sözleşme süreçlerine de yansımaktadır. İktidar yıllardır: Toplu sözleşmenin ne zaman yapılacağına, toplu sözleşme masasında kimlerin olacağına, toplu Sözleşmede maaş zamlarının ne kadar olacağına, toplu sözleşmenin ne kadar süreceğine, biz karar veririz, diyor. Bu yetmez, ‘toplu sözleşmede uzlaşmazlık olursa bizim seçtiklerimizin çoğunlukta olduğu Hakem Heyeti bizim adımıza karar’ verir, diyor. İktidarın bu saiklerle oturduğu sözde toplu sözleşmeler sonucunda: Derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik, angarya çalışma, adaletsiz vergi yükü, kamuya girme ve görevde yükselmede mülakat, torpil ve ayrımcılık gibi yüzlerce sorun ile karşı karşıyayız. Tüm bunlar 6,5 milyonluk devasa bir kitleye ‘toplu sözleşme’ adı altında bir kez daha İktidar Hakem-Yandaş yapıdan oluşan Bermuda Şeytan Üçgeni tarafından dayatılmak isteniyor” dedi.
“İNSANCA YAŞAMAYA YETECEK BİR ÜCRET İSTİYORUZ!”
KESK MYK üyeleri ve KESK'e bağlı sendika MYK üyelerinin 15 gün boyunca ülkenin dört bir yanını karış karış dolaştığını hatırlatan Başkavak, “Her ilde, her ilçede bütün kamu emekçileri ve emeklileri bu garabet sistemden dert yanıyor. Biriken sorunlarının çözümü için bir çıkış yolu, bir çare arıyor. Dolayısıyla bugün bir kez daha altını çiziyoruz. Gerçek bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan, tüm haklarımızın işverene ve onun konfederasyonuna-sendikalarına teslim edildiği, bizlerin yok sayıldığı bu toplu sözleşme oyunu devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir. Bunun için öncelikle; Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış, kadın kamu emekçilerinin kendi talepleri ile masada temsil edildiği gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz. Toplu sözleşme masasının eğitim emekçileri, öğretmenler başta olmak üzere kamu emekçilerinin önemli bir bölümünün yıllık izinlerini kullandığı Ağustos ayında değil, bütçe dönemine denk gelen Eylül, Ekim aylarında kurulmasını istiyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz! Bu nedenle en düşük kamu emekçisinin maaşı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz. Bunun için kamu emekçilerinin maaş artışlarına ilişkin talebimizi iki öneri şeklinde sunuyoruz; Birinci önerimiz: En düşük kamu emekçisi maaşı Temmuz 2025 itibari ile 85 bin TL olan yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalı yani yüzde 94 artırılmalıdır. Bu artış oransal olarak tüm kamu emekçilerinin Temmuz 2025 maaşlarına yansıtılmalıdır” diye konuştu.
“MAAŞLAR YÜZDE 98 ARTIRILMALI”
Ayrıca Temmuz 2025 itibari ile 50 bin 460 TL olan en düşük kamu emekçisi maaşının Ocak 2026 itibari ile en az 100 bin TL olacağını tahmin ettikleri yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması gerektiğini kaydeden Başkavak, “Yani yüzde 98 artırılmalıdır. Bu artış oransal olarak tüm kamu emekçilerinin Ocak 2026 maaşlarına yansıtılmalıdır. Her iki durumda da; Tüm kamu emekçilerine brüt 18 bin 682 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilerek mevcut emeklilerin aylıklarına yansıtılmasını istiyoruz. Eş yardımının 4 bin TL’ye, çocuk yardımının her çocuk için 5 bin TL’ye çıkarılmasını istiyoruz. Konut sahibi olmayan tüm kamu emekçilerine büyükşehirlerde 13 bin 500 TL, diğer şehirlerde ise 11 bin TL Kira Desteği verilmesini istiyoruz. Talep ettiğimiz bu tutarların her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranında güncellenmesini istiyoruz. Ulufe değil gerçek bir refah payı istiyoruz. Bunun her üç ayda bir açıklanan ekonomik büyüme oranında refah payı istiyoruz. Maaşlarımızdan kesilen Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesini, 1. dilim oranının yüzde 15 ten yüzde 10’a düşürülmesini, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerden kesilen Gelir Vergisi’nin bu oranda sabitlenmesini istiyoruz. Tüm kamu emekçilerine yılda iki kez net maaşı tutarında ikramiye verilmesini istiyoruz. 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na tabi kamu emeklileriyle, 2008 sonrası işe girerek 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan kamu çalışanları arasındaki emeklilik yaşı, maaş bağlanma oranı ve emekli aylıkları arasındaki uçurum derhal giderilmelidir. Sosyal güvenlik sisteminde hakkaniyet sağlanmalı, tüm kamu emekçileri için eşit, adil ve insanca bir emeklilik hakkı hayata geçirilmelidir. Yarı zamanlı çalışma, yarım maaş, yarım sigorta, yarım derece değil tüm kamuda ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve tam zamanlı hizmet veren kreşler açılmasını istiyoruz. Kamu emekçilerine 0-6 yaş arasındaki her çocuk için Temmuz 2025 itibariyle 7 bin 500 TL tutarında kreş desteği verilmesini istiyoruz. Haftalık çalışma süremizin 30 saate düşürülmesini istiyoruz. İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine Temmuz 2025 itibariyle aylık 7 bin TL yemek yardımı istiyoruz” şeklinde konuştu.
“3600 EK GÖSTERGE SÖZÜNÜZÜ TUTUN”
Tüm kamu emekçilerine ücretsiz servis, servis imkânından yararlanamayan kamu emekçilerine Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanacakları aylık abonman kartı verilmesini talep ettiklerini ifade eden Başkavak, “Tüm kamu emekçilerine aylık 50 metreküp doğalgaz üzerinden yakacak desteği istiyoruz. Göreve yeni başlayan kamu emekçilerine iki maaş tutarında ‘Hoş Geldin İkramiyesi’ verilmesini istiyoruz. Seçim öncesi verilen 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, Unvan, kadro ya da hizmet sınıfı ayrımı yapılmaksızın, 1. Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesini istiyoruz. Güvenceli istihdam, güvenli gelecek İstiyoruz! Demokratik, adil bir çalışma yaşamı istiyoruz. Bizler halkımıza nitelikli, ulaşılabilir, parasız ve anadilinde kamusal hizmet vermek istiyoruz. Bunun için: Özelleştirmelere son verilmesini, kamu yatırımlarının artırılmasını, kamuda istihdamın yeterli hale getirilmesini, kamu kaynaklarının, faiz ve Kamu Özel İşbirliği, Yap İşlet Devret adı altında sermayeye aktarılmasına son verilmesini, vergide adaletin sağlanmasını, dolaylı vergiler düşürülmesini, servet, faiz ve kar gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir düzeyin üzerinde serveti olanlara ‘Servet Vergisi’ getirilmesini istiyoruz. Son olarak buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz! Yıllardır devam eden garabet sistemin bir aparatı olanların çözümün adresi olması mümkün değildir. Dolayısıyla çare mevcut iktidar blokunun, iktidar ittifakının sendikal alana yansımasından ibaret olanlar değildir. Tek çare; kaybedenlerin yan yana gelmesi, omuz omuza vermesinden geçmektedir. Biz de KESK olarak tek taraflı ve tek ayaklı masaları değil, demokratik bir Türkiye talebiyle birlikte emekçilerin gerçek taleplerini kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz” dedi.