Sorunları konuşarak, anlaşarak belirli bir minvalde halletmeye, neticelendirmeye çalışmak güzel olsa da yaşanılan ortam, karşınızdakilerin sizin gibi düşünmüyor olması maalesef her zaman başlı başına bir problem olarak durur.
Başlangıçta iyi niyetle, samimi duygularla ve safi bir kalple başlanılan sorun çözme süreci partnerinizin veya 3. şahısların yersiz ve gereksiz müdahaleleriyle yara alır.
Sorunları teşkil eden süreci özellikle bay veya bayan problemin tek taraflı olarak ele almasıyla ya da kendi arzuları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmasıyla çoğu kez tamamlanamadan çözüme ulaşılamadan biter ve sorunlar azalacağı yer de çoğalıverir.
Sorunların asıl müsebbibi sizi akılla da yürekle de düşünerek de anlamaya çalışmaz. Anlamak için tüm yolları bilinçli olarak kapatmıştır.
Bir süre sonra siz problemin temeline dair düşünceler geliştirip meselenin özünü anlamaya çalıştığınızda sorunun/problemin çözülmesinin onun kaybı anlamına geldiğini ve bu nedenle çözüme yaklaşmadığını da fark edersiniz. Bu nedenle de sorun yokmuş gibi davranışının sebebini geç olsa da anlarsınız.
Böyleleri kötülüklerini, çirkinliklerini ve yanlışlıklarını kamufle etmek adına kötülerin ve çirkinliklerin artmasını isteyen ve aralarında görünmezlik zırhına bürünmek isteyen kişiler gibi, kendisi gibi düşünen ve bu düşünceden nemalananları etrafına toplar çevresini muhkem bir hale getirmeye çalışarak pozisyonunu da sağlamlaştırır.
Taraflardan biri bilinçli veya bilinçsiz (ki genellikle bilinçli bir şekildedir) gözde, gönülde, anlamada, ruhta, hissetmede kısacası tüm benlikte incelik sahibi olmaya çalışırken bir kısım zevat bunların çoğundan mahrummuşçasına hareket ederler. Böylelerinin zihni de dar kalıplı, sınırlı, gerginlik ve huzursuzluğa neden olan tek yönlü düşünceler içerir. Eğer hala içinde bir vicdan kırıntısı da kalmışsa o kırıntının zihninde, düşüncelerinde oluşturduğu elemi azaltmak için kişi sürekli haklılığını ve kendi bakış açısını anlatarak karşı tarafı düşünmediğini hissettiren çözümsüz davranışlarda bulunur. Bu tek yönlü bakış meseleyi çözeceği yerde düğümler.
Bu nedenle ‘’İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler... Onlar, sağır, dilsiz, kördürler ve (artık) geriye dönemezler.’’ (Bakara/171) Şeklindeki İlahî sadâ onlar için yankılanırken ayetin devamında hakkı inkâr edenlere seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzetilirken; İnkârcıların durumu da söylenenden hiçbir şey anlamayan, çobanın ne söylediğini anlamayan koyunlarına seslenip durmasına benzetilir.
Toplumun hadiseleri insaflı ve ön yargısız bir şekilde değerlendirebilecek ve insanlara yol göstermede, problemleri çözmede âkil insanlara ihtiyacı bulunmaktadır. Genel anlamda âkil insanlar denince maalesef yaşı büyük insanlar anlaşılmaktadır ki bu yargı içerisinde çok ciddi problemler barındırmaktadır.
Bazen 30 lu yaşlardaki olgun ve akıllı bir birey, ömrünü bomboş, anlamsız bir şekilde geçirmiş olup 60 lı yaşlara ulaşmış akabinde ne dünyasına ne de ahiretine bir fayda sağlamamış birinden çok daha faydalı, öngörülü, tecrübeli ve yol gösterici olabilmektedir.
Sorunları çözme noktasında uzman kişilerin bilgisinden ve görgüsünden aynı zamanda yaşanmış tecrübelerden ders alarak hikmetle olayları çözmeye gayret noktasında samimiyet gösterenlerle ortak bir nokta da bulunmalıyızdır, kim bilir.
Bu günlerde özellikle bir kısım kamu kurumlarında da sorunlar olduğunu çoğumuz biliyoruz ve bu sorunlarla karşılaşıyoruz. Şu an dışarıda sorun çözerken kendi içimizdeki sorunları kesinlikle göz ardı etmemeli ve toplumun güç yetiremeyeceği, zorlanacağı problemler bir an önce kaynağında çözülmeli.
Sorunlar devam ettikçe ve görmezden gelme yolu tercih edildikçe maalesef sıkıntılar buhar, yaşanılan mekân ve zaman bir tencere oluyor ve unutulmamalı ki buhar birikirse, düdüğü çalıştırmak gerekir ki basınç boşalsın, yoksa biriken basınç tencereyi patlatır.
Not: Başta GAZZEli kardeşlerimiz olmak üzere tüm mazlum kardeşlerimize azından dualarımızla da olsa yardım edelim.
Yine yeni bir yazıda beraber olmak dileğiyle hoşçakalın, mutlu kalın, huzurla ve sağlıcakla kalın.
Faruk RİFAİOĞLU…