Haber Merkezi
Alevi Bektaşi Federasyonu İnanç Kurulu ve Mersin Cemevi Başkanı Pir Hasan Kılavuz, Hz Ali’nin Doğumu ve Sultan Nevruz ile ilgili açıklamada bulundu. Ortadoğu halkları arasında 21 Mart’ta Nevruz’un çeşitli farklıklarla kutlandığını hatırlatan Kılavuz, “Bu halkların büyük çoğunluğunun ortak özeliği 21 Mart Nevruz’u yeni gün ve baharın başlangıcı olarak kabul görmeleridir. Nevruz; 5 bin yıldan beri, Ortadoğu’da hüküm süren çeşitli uygarlıkların kültür ve geleneklerinden süzülerek gelmiştir. Nevruz; Asya’nın bir ucundan başlayarak bin yılların akışı içerisinde, savaşlar, seferler, göçlerle, Dicle ve Fırat boylarını aşarak Avrupa’nın giriş kapısı olan Balkan ülkelerine kadar girmiştir. Bugünü, kimi yılbaşı, kimi bahar bayramı, kimi de mücadele ve kurtuluşun başlangıç günü diye kutlar. Halklar, kendi gelenek ve görenekleri gereği Nevruz’a ayrı anlam yükleyerek binlerce yıldır coşkulu bir şekilde kutsayıp, kutlayarak günümüze kadar getirmişlerdir. Bu kutlamaların çok eski efsanelerden beslendiğini, sözlü ve yazılı kaynaklardan aktarıldığını görüyoruz” diye konuştu.
“NEVRUZ GELENEĞİ, İSLAMİYET’TEN ÇOK ÖNCEYE DAYANAN BİR GELENEKTİR”
Nevruz’un Türkiye’de 1995 yılında bayram olarak kabul edildiğini anımsatan Kılavuz, açıklamasına şöyle devam etti: “Türki Cumhuriyetlerde, milli bayram gibi törenler yapılarak kutlanıyor. Nevruz geleneği, İslamiyet’ten çok önceye dayanan bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden Nevruz’un herhangi bir mezhep, din, etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi, bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır. Şahı Merdan Ali’nin Kâbe’nin içinde 21 Mart 598’de doğduğu gündür. Hz. Ali ile Hz. Muhammed’in kızı Fatma’nın evlendiği gündür. Hz. Muhammed, Alevi Bektaşi İnanç mensuplarının önemsediği Gadir Hum’daki hutbesini 21 Mart Nevruz günü söylemiştir. Bugünde, kutsal ocaklar, Alevi dergâh ve türbeleri ziyaret edilir, dilekler dilenir, mumlar yakılır, kurbanlar kesilir, lokmalar bölüştürülür, kabir ziyaretleri yapılır ve dualar edilir. Bir bahar daha geldi, Alevilerin yıllardan beri bekleyen inançsal sorunları yine çözülmedi. Alevilerin sosyal tepki birikiminin böyle olması, geçmişten günümüze kadar gelen iktidarların ülkemizdeki Alevilerin inanç gerçekliklerini, oy alma uğruna görmezden gelmesindendir. Hz Mevla’nın bir sözüdür. ‘’İki elinizle yüzünüzü kapatsanız ve güneşe bakınız. Güneşi görebiliyor musunuz? Hayır! Siz görmüyorsunuz diye güneş yok mu?’’ Bu topraklarda yaşayan 20 milyondan fazla Alevi İnanç Mensubu var. Bütün iktidarlar Aleviler’in sorunlarını görmezden geldi, sorunları çözmediler ve samimi davranmadılar.”
“ALEVİ KÖYLERİNE CAMİ YAPILMASINA SON VERİLMELİ”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının 2015 yılından beri, Danıştay kararlarının ise 2016 yılından beri uygulanmadığını iddia eden Kılavuz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Cemevlerinin yasal statüsü yoktur. Taleplerimiz gayet nettir. Cemevlerinin elektrik giderleri, tadilat ve onarım giderleri karşılanmıyor. Okullardaki mecburi Din ve Ahlak bilgisi derslerinde, Alevilik öğretilmiyor. Tam tersi Alevi çocuklar asimile ediliyor. Hazırlanan müfredat programları, Alevi kanaat önderlerine ve akademisyenlere danışılmadan ve komisyonlara davet edilmeden hazırlanıyor. Alevi köylerine cami yapılmasına son verilmeli, Alevi dergâhları Alevi kurumlarına verilmelidir. Bir Cami’nin yasal statüsü neyse, hangi haklardan yararlanıyorsa, Cemevleri içinde onu istiyoruz. Memleketimizde hep kardeşlik türküleri söylensin, ağıtlar yakılmasın, anneler ağlamasın, çocuklar yetim kalmasın. Dileğimiz odur ki, ülkemizde zengin ve fakir, sen ve ben farkı olmasın. Vatansızlık çok zordur. Ülkemize sığınan milyonlarca insanların sıkıntısı son bulsun, ailemizin selam verdiği bir duvar komşusu, ülkemizin barışık olduğu sınır komşusu olsun. Bu nevruz bayramının ülkemizde yaşayan, haklar ve inançlar arasında, düşmanlık, kin, öfke ve kavgadan uzak, kardeşliğe, dostluğa, birlikteliğe vesile olmasını cenabı haktan niyaz ederim.”