Necdet TAŞ
Mersin Büyükşehir Belediyesi 2025 Yılı Temmuz Ayı Olağan Meclis Toplantısı 1. Birleşimi Başkan Vahap Seçer yönetiminde gerçekleştirildi. Toplantıda CHP’li belediye başkanların tutuklanmasını eleştiren Başkan Seçer, “Son ayların en önemli gündem konusu siyasilere yapılan operasyonlar ve bu siyasilerin de kimliği CHP’li siyasiler. Başta belediyeler, belediye başkanları, meclis üyeleri. Tabi öncelikle bunun hukuki boyutuna bazı yorumlar yapmak istiyorum. Özellikle geçtiğimiz hafta komşu il Adana’nın Büyükşehir Belediye Başkanı ki yakın çalışma arkadaşımız, bölgesel olarak da komşu il olmamızdan kaynaklı iş birliği yaptığımız çalışmasını bildiğim, gayet de iyi tanıdığım bir arkadaşımızın gözaltına alınması, ardından tutuklanması. Yine deprem döneminde Büyükşehir Belediyesi olarak çokça mesai yaptığımız, oradaki kardeşlerimize katkı vermeye çalıştığımız Adıyaman Belediye Başkanımızın gözaltına alınıp ardından ev hapsiyle cezalandırılması ve yine batı komşumuz Antalya’nın Büyükşehir Belediye Başkanımızın gözaltına alınması ve ardından tutuklanması. Bir anlamda artık sözün bittiği yer gibi bir noktaya getirdi bizi” ifadelerini kullandı.
“HİÇBİRİMİZİN SUÇ İŞLEME ÖZGÜRLÜĞÜ YOK
Kimsenin suç işleme özgürlüğü olmadığının altını çizen Başkan Seçer, “Görevdekilerin görevi ne olursa olsun yetki ve sorumluluk alanları bellidir. Yetki ve sorumluluk alanlarında yasalara bağlı olarak görevlerini yapma zorunluluğu vardır. Ancak Büyükşehir Belediye Başkanları başta olmak üzere binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanın tercihiyle oyuyla gelmiş başkanların, özellikle gözaltına alınması olayı hukuk devletlerinde kabul edilecek bir durum değil. Zeydan Karalar örneğinden gideyim. 2014-2019 yılları arasında isnat edilen bir suç, ortalama olarak 7-8 yıl önce, 10 yıl önce bilemiyorum tam tarihi. Dosyayı bildiğim için söylüyorum. Soruşturma var, ifadesine başvurulmak isteniyor, sabahın 7’sinde Gebze’de ablasının evinde gözaltına alınmasına gerek yoktu. Hukukçular daha iyi bilirler, bunların yolunun yönteminin ne olduğunu. Bu insan Büyükşehir Belediye Başkanı, sade bir vatandaş değil, her an bulunabilir, her an gelebilir, TBB Başkan Vekili. Bu gibi ifadeyle ilgili telaşa kapılıp ortadan kaybolacak bir durum yok. Ama şimdi elinizi vicdanınıza koyun, empati yapın. O televizyon ekranlarında o sahnelerle siz aynı duruma düşürülseniz bunu vicdanınız kabul eder mi? bir başkasına bunu gayet makul bir hareket olarak görür müsünüz? Bunlar uygun şeyler değil. Gözaltına alındı ki daha önce birçok belediye başkanımız bu, il ilçe fark etmiyor, meclis üyelerimiz. Dört gün gözaltı süresinde olağanüstü kötü şartlarda. Nihayetinde asıl olan tutuksuz yargılama, istisnai olan tutuklama. Kaçma şüphesi vardır, delilleri karartma şüphesi vardır, tanıklara tesir etme, müdahale etme durumu vardır, anlaşılabilir. Ama koca bir kenti, binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanın oy verdiği bir başkanı görevinden edip 15 metrekarelik bir hücrede tutmak gerçekten vicdanları da sızlatıyor, hukuku da sorgulatıyor, hukuka olan güveni de ortadan kaldırıyor. Bunları Türkiye’nin konuşması lazım. Bir taraftan iç barışı sağlayalım, iç cepheyi güçlendirelim, bir taraftan siyasi rakiplere düşman hukuku uygulayalım. Bu büyük bir çelişki, bu demokrasimize zarar verir” şeklinde konuştu.
“MUHALEFETTEKİ HERKES Mİ SUÇLU?”
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in kent uzlaşış davasında tahliyesine de değinen Başkan Seçer, “Şimdi önüme bir not geldi, Ahmet Özer kent uzlaşısı davasında tahliye edildi. Neden tahliye edildi, neden gözaltına alındı? Tahliye edilecekse neden 7 ay, başka bir dosyadan tutukluluğu devam ediyor ayrı bir konu ama varsayalım sadece bu dosyadan 7 ay tutuklu, Esenyurt halkının seçtiği bir belediye başkanı görevinden uzaklaşmış, 7 ay belediye kayyum tarafından yönetilmiş ve 7 ay sonra farkına varılıyor ki bu tutuklama gereksiz ve yanlış olmuş. Tutuklamayı gerektiren sonrasında suçun nevinden dolayı kayyum atanmasını gerektirecek bir durum yok. Merak ettiğim bir diğer konu da şu açıkçası; bütün belediyeler denetlensin denetleniyor da zaten hep denetleniyor, Sayıştay düzenli olarak geliyor denetliyor. Zaman zaman şikayetler olur, bazı ekstrem durumlar olur, müfettişler gelir denetler. Tabi ki suç unsuru bulursa bunu gerekli mercilere, yargılara bunu intikal ettirir. Bunda bir beyis yoktur. Ama Türkiye’de sadece CHP’li belediyeler mi var? Hiç mi Cumhur İttifakına mensup belediyeler yok, hiç mi onlar üzerinde titiz araştırma yapılamıyor? Bakın bunlar gerçekten toplumun vicdanını yaralıyor, iç huzuru kaçırıyor. Bir taraftan iç barış, iç cephe bir taraftan siyasi olarak hesaplaşmayla tekrar bir iç cepheyi zafiyete uğratmak ve iç huzuru bozmak için sanki birileri neden arıyor, birileri yanlış yaptırmak için birilerini zorluyor. Türkiye’nin bunları konuşması lazım, yerel meclislerin bunları konuşması lazım. Kimseyi zan altında bırakmıyoruz ama şimdi masumiyet karinesi denen bir durum var, siz peşin peşin bir başkanı suçlu ilan ediyorsunuz. Bu insanın çor çocuğu var, bu insanın ailesi var, bu insanın izzeti nefsi var. Yıllarca onurunu şerefini korumak için her alanda dikkatli davranmış insanlar. Herkes suçlu olabilir mi? Topyekûn muhalefetteki siyasileri toplayalım. Böyle bir gerçek olabilir mi?” diye sordu.
“VATANDAŞIN DA HUZURU KAÇTI”
Adaletin kutup yıldızı gibi olduğunu vurgulayan Başkan Seçer, “Yerinde durur, diğer her şey onun etrafında döner. Bu son derece manidar veciz bir sözdür. Adaletin olmadığı yerde biz hiçbir şeyi konuşamayız. Benim içimde adalet yoksa Mersin’de yaptığım artık ‘hizmet’ de değildir, hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz. Adalet hep söylüyoruz ya herkese eşit hizmet, Gülnar’ın hizmeti de Tarsus’un hizmeti de CHP’ye oy veren mahallenin hizmeti de MHP’ye oy veren mahallenin hizmeti de eşittir bir idarecinin gözünde. İşte bunun adı adalettir. Bir belediye başkanının bir sade vatandaşın başına bir şey gelirse adalet var, Almanya’da bir söz var Berlin’de hakimler var. Bu çok ünlü bir sözdür, hukuk literatürüne geçmiş. Benim bir dayancım yoksa, benim, ailemin, malımın, mülkümün, onurumun, izzeti nefsimin, şerefimin hiçbir garantisi yok adalet yoksa. Umut ediyorum, Türkiye normalleşir, bu anlamda normalleşir. Eğer bu operasyonlar şu anda işini görevini yapan belediye başkanlarına korku verme amacı güdüyorsa ben şahsım adına konuşuyorum, bir gün uykum kaçmadan yine sabahım hep kalktığım saatinde kalkıyorum, işimi de huzurla, güvenle yapıyorum. Kendimizden hiçbir şüphemiz yok, bizim endişemiz kasttan, kast etmekten, hukuksuzluktan, hukuk dışı uygulamalardan. Şehirlerin de huzurunun kaçtığını buradan belirtmek istiyorum, bu da nereden çıktı diyecek hiçbir meclis üyemiz yok. Vatandaşlar ‘Bizim başkana ne zaman gelecek diye endişe duyuyor’ sayın başkanlar. Tablo budur. Bunun bir an önce Türkiye’de artık normalleşmesi lazım. Hukukun herkese eşit mesafede olması lazım, sadece CHP’li belediyeler değil tüm belediyeler kanun karşısında eşittir, belediye başkanları da. Herkes eylem ve işlemlerinden dolayı gerekirse yargının karşısında hesap verir, buna hiçbir itirazımız yok. Umut ediyorum arkadaşlarımızın suçsuzluğu bir an önce ortaya çıkar, tekrar görevlerine iade edilirler, halkın iradesi sakatlanmamış olur. Halkın iradesi bir kez daha göreve başladıkları andan itibaren yerine gelmiş tecelli etmiş olur ve söz verdikleri hizmetleri bölgelerine yapmaya başlarlar” dedi.
TUNÇAZ; “HÜKÜMETİMİZE YÖNELİK YAPILAN ELEŞTİRİLERİ HAKSIZ BULUYORUZ”
Konuyla ilgili söz alan AK Parti Meclisi Üyesi Muhammet Emin Tunçaz ise operasyonların siyasi bir operasyon gibi gösterilmesini doğru bulmadıklarını ifade ederek, “Netice itibariyle ne müştekisi ne şüphelisi ne tanığı ne sanığı hiçbir şekilde iktidar tarafından olmayan, tamamı CHP’li kişiler tarafından ortaya konulan bu operasyonlar, bu soruşturmalar netice itibariyle yargının işidir. Bunlardan bir takım aksaklıklar, hukuka ilişkin yalnız uygulamaların ön plana çıkartılması suretiyle iktidara, hükümetimize yönelik yapılan eleştirileri haksız buluyoruz. Bu operasyonlar sadece CHP’li belediyelere yönelik mi? 2024 yılında İçişleri Bakanlığının rakamlarıyla ifade ediyorum. 59 tane AK Partiye de bu tür soruşturma yapıldı. 58 tane CHP’li belediyeye, 11 tane MHP’li belediyeye, 7’de İYİ Partili belediyeye yönelik bu tarz soruşturmalar yapıldı. Bu soruşturmalar neticesinde Cumhur İttifakı belediyelerinde de ceza alan başkanlar söz konusu oldu. Masumiyet karinesi gereği biz bu soruşturmalara karşı bir ithamda bulunmuyoruz. Fakat ana muhalefet partisinin bir büyükşehir belediyesine bir savcılık soruşturma yürütüyorsa emin olunuz ülkemizde dünyanın neresinde olursa olsun ciddi delillerin olması gerekir. İddianameler henüz düzenlenmediği için sadece medyadan duyulanlarla vatandaş bunlara muhatap. Burada diğer konularda olduğu gibi bir ayrışma söz konusudur. CHP’li belediyeler bunun sadece siyasi bir operasyon olarak görüyor ancak karşıda olan kesim ise bunu meselenin yargının bir meselesi olduğu, ciddi deliller olduğunu, itirafçılar ve tanıkların olduğunu ifade ediyorlar. Ben gerçekten masumiyet karinesine saygı duyulmasına inanıyorum. Bu fikrinizi destekliyorum. Burada yargıya zaman tanımak lazım. Yargı yavaş işler ama mutlaka gideceği yere varır ve yargıyı yıpratmamak lazım. Zira adalet, mülkün temelidir” diye konuştu.
KESKİN: “KAYYUM DARBEDİR, BARIŞI SAVUNMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Mecliste söz alan Toroslar Belediye Meclis Üyesi Ayhan ise, “Bugün burada sadece Mersin’in değil, ülkenin ortak kaderinin sorumluluğuyla konuşmak zorundayız. Türkiye’de ekonomik krizden eğitime kadar birçok sorunun temelinde toplumsal barışın eksikliğinin yatıyor. Bu eksikliğin en temel nedeni hukukun üstünlüğünün sağlanmaması ve yasaların kardeşlik hukukunu temel almamasıdır. Bu ülkenin yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var. Eşit yurttaşlığa dayanan, güçlü yerel demokrasiyi güvence altına alan, barış ve ortak yaşamı esas alan bir sözleşmeye ihtiyaç var. 11 Temmuz 2025 tarihinde yaşanan ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran silah bırakma töreni tarihi bir gelişmedir. Dünyanın gözü önünde PKK’lıların silahlarını bir merasimle bırakması, bu topraklarda yeni bir dönemin kapısını araladı. Bu tarihi bir adımdır. Biz bu adımı heyecan ve umutla karşılıyoruz. Dileriz ki bu gelişme kalıcı barışın temellerini güçlendirir, demokratik toplumu inşa eder ve bu ülkeyi yıllardır özlem duyduğu özgürlüğe bir adım daha yaklaştırır. Bu ülkenin hafızasında kayyumların yarattığı derin bir yara vardır. DEM Parti’nin belediyelerine üç dönemdir atanan kayyumlar, halkın iradesine vurulan en büyük darbelerden biridir. Hâlâ birçok belediye atanmış memurlar tarafından yönetilmektedir. Daha dün arkadaşlarımızın görev aldığı Akdeniz Belediyesi’ne kayyum atandı. Kayyum uygulamaları yalnızca DEM Parti’ye değil, CHP’li belediyelere yönelik tehdit haline geldi. Son zamanlarda Cumhuriyet Halk Partisi’ne yöneltilen baskılar da göz ardı edilemez. CHP’li belediyeler üzerinden bu uygulamalar meşrulaştırılmak isteniyor. Kayyum bir gasp anlayışıdır. Bu anlayış, sabah operasyonlarıyla belediye başkanlarını gözaltına almak şeklinde de kendini göstermektedir. Bu uygulamalar demokrasinin altını oyma girişimidir. Bu kara leke derhal temizlenmelidir. Demokrasi ve barış mücadelesinden geri adım atmayacağız. Biz bugün buradan barışa susamış gençlerin, adalet isteyen kadınların, iradesine sahip çıkan işçilerin sesi olarak konuşmalıyız. Barışı savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Halkın iradesine sahip çıkmaktan bir adım geri atmayacağız. Çünkü biliyoruz ki zulüm sadece ama sadece sesten korkar” ifadelerini kullandı.