Mersin’den adalet çağrısı


Mersin Emek ve Demokrasi Platformu ile Alevi Kültür Dernekleri, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan Madımak Katliamı’nın 32. yıldönümünde bir araya gelerek hayatını kaybeden 35 canı andı. Açıklamalarda adalet talebi yinelenirken, katliamın faillerinin cezalandırılmaması toplumsal vicdanda hâlâ derin bir yara açtığı vurgulandı. Katliamın unutulmaması için Madımak Oteli’nin utanç müzesine dönüştürülmesi çağrısı yapıldı.

 

Tarih : 3 Temmuz 2025 Perşembe 12:24

Necdet TAŞ

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde yaşanan katliamın yıldönümünde Özgür Çocuk Parkı’ndan basın açıklaması yaptı. Burada bir açıklama yapan Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına açıklama yapan Dönem Sözcüsü Mahmut Sümbül, “2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan ve insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınan Madımak katliamının yıldönümünde, hayatını kaybeden 35 canı anmak ve bu korkunç toplu cinayetin yarattığı derin acıyı bir kez daha hatırlatmak için bir arada olduklarını kaydeden Sümbül, “Madımak Katliamı, yalnızca bir grup insanın değil, insanlığın vicdanına ve ortak değerlerine karşı işlenmiş bir suçtur. Bu katliam, cezasızlık kültürünün ve toplumsal kutuplaşmanın ne denli yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini gösteren acı bir örnektir” şeklinde konuştu.

“BU YARA, HER GEÇEN YIL DAHA DA KANAMAYA DEVAM EDİYOR”

2 Temmuz 1993 günü, Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan aydınlar, sanatçılar, yazarlar ve vatandaşların, Madımak Oteli’nde barbarca bir saldırıya maruz kaldığını hatırlatan Sümbül, “Otel, gözü dönmüş bir kalabalık tarafından ateşe verilmiş; 33’ü otelde, 2’si otel dışında olmak üzere 35 insanımız, aralarında çocuk yaştakilerin de bulunduğu masum canlar, hunharca katledilmiştir. Bu vahşet, yalnızca bir otelin yakılması değil, insanlığın ortak mirası olan düşünce özgürlüğüne, sanata ve kültüre karşı işlenmiş bir toplu cinayettir. Madımak Katliamı, insanlığa karşı işlenen suçların en ağır örneklerinden biridir; zira bu katliam, farklı inançlara, düşüncelere ve yaşam biçimlerine duyulan tahammülsüzlüğün en korkunç tezahürüdür. Madımak Katliamı, yalnızca bir grup insanın değil, tüm insanlığın ortak vicdanını yaralamıştır. Ancak, bu katliamın ardından adaletin tecelli etmemesi, acılarımızı daha da derinleştirmiştir. Katliamın failleri ve azmettiricileri, yıllarca süren yargı süreçlerinde yeterince cezalandırılmamış, bazıları ise adeta ödüllendirilmiştir. Bu durum, cezasızlık kültürünün bir yansıması olarak, toplumsal adalet duygusunu derinden sarsmıştır. Katliamın sorumlularının korunması, adalet arayışını engellemiş ve yeni katliamların önünü açan bir zemin yaratmıştır. Cezasızlık, yalnızca Madımak katliamında değil, insanlığa karşı işlenen tüm suçlarda en büyük engellerden biri olmuştur. Adaletin sağlanmaması, toplumun vicdanında kapanmayan bir yara bırakmış; bu yara, her geçen yıl daha da kanamaya devam etmiştir” şeklinde konuştu.

“MADIMAK OTELİ, UTANÇ MÜZESİ HALİNE GETİRİLMELİ”

Madımak katliamının, bir toplu cinayet olarak, yalnızca bireyleri değil, bir arada yaşama kültürünü, hoşgörüyü ve insanlık onurunu hedef aldığını kaydeden Sümbül, “Bu katliam, farklılıklara tahammül edemeyen bir zihniyetin, nefreti ve şiddeti bir silaha dönüştürmesinin sonucudur. Ancak, bizler, bu karanlık zihniyete karşı umudu ve dayanışmayı büyütmek zorundayız. Madımak’ta yitirdiğimiz canların anısını yaşatmak, onların savunduğu değerleri daha güçlü bir şekilde savunmakla mümkündür. Onlar, özgürlüğün, eşitliğin ve insanlığın sesi oldular; bizler de bu sesi susturmamak için mücadele etmeliyiz. Madımak katliamının 32. yıldönümünde, bir kez daha adalet talep ediyoruz. İnsanlığa karşı işlenen bu suçun failleri ve azmettiricileri tam anlamıyla ortaya çıkarılmalı, cezasızlık kültürüne son verilmelidir. Madımak Oteli, utanç müzesi haline getirilerek, bu katliamın unutulmaması ve gelecek nesillerin bu korkunç olaydan ders çıkarması sağlanmalıdır. Toplum olarak, farklılıklarımızla bir arada yaşama iradesini güçlendirmeli; nefret söylemine, ayrımcılığa ve şiddete karşı ortak bir duruş sergilemeliyiz. Madımak katliamını unutmadık, unutturmayacağız. Hayatını kaybeden 35 canımızın anısı önünde saygıyla eğiliyor, onların savunduğu değerleri yaşatacağımıza söz veriyoruz. Bu topraklarda bir daha böyle katliamlar yaşanmasın diye, adalet, eşitlik ve barış için mücadele etmeye devam edeceğiz. İnsanlığa karşı işlenen suçların, toplu cinayetlerin ve cezasızlığın karşısında durmak, hepimizin ortak sorumluluğudur” ifadelerini kullandı.

DEYİŞLER EŞLİĞİNDE ANMA

Öte yandan Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi Mersin Cemevi, 1993 yılında Sivas’ta katledilen aydınları semahlar, deyişler eşliğinde andı. Akdeniz ilçesindeki 2 Temmuz Madımak Barış ve Kardeşlik Parkında yapılan etkinliğe Mersin Cemevi Başkanı Hasan Kılavuz, Rum Ortodoks Kilisesi ruhani lideri Coşkun Teymur ile çok sayıda vatandaş katıldı. Dede Erdoğan Sevin’in gülbeng okumasının ardından Mersin Cemevi Kadın Komisyonu Başkanı Aysel Demir Kılavuz söz aldı. Kılavuz, Sivas katliamının acısını yıllardır yaşayan Alevilerin şimdiler de Suriye’den gelen Alevi katliamı haberlerini üzüntüyle karşıladığını ifade ederek “Yine bir Muharrem ayındayız. Ama bu yılın Muharrem’i, bizler için yalnızca Kerbela’nın değil; aynı zamanda Madımak’ın da, Suriye’deki Alevi halkların da yasıdır. Zaman farklı, mekân farklı, coğrafya başka olsa da; ortak belleğimizde yaşatılanlar aynıdır: zulüm, katliam ve direniş. Bizim tarihimizde bir başka Kerbela daha vardır: Madımak. 2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta sadece canlarımız değil, inancımız, kültürümüz, türkümüz, sazımız yakıldı. Madımak Katliamı, sadece 33 canın katledilmesi değil; bin yıllık Alevi direncinin, Pir Sultan’dan gelen yolun yok edilmesine yönelik bir saldırıydı. Bugün hâlâ o otelin müze yapılmamış olması, bu zihniyetin devam ettiğini, Madımak’ın sadece bir yangın değil, devam eden bir karanlık olduğunu gösteriyor. Bugün Suriye’de, özellikle Lazkiye’de, Banyas’ta, Şam’da yaşayan Alevi kardeşlerimize yaşatılanlar da bir başka Kerbela’dır. Emperyalistlerin desteklediği çeteler, Yezid’in torunları gibi, ya biat edin diyor ya da açlığa, susuzluğa, sürgüne, ölüme razı olun… O halde bizler için mesaj açıktır: Yezid aynı Yezid’tir! Ama Hüseyin de aynıdır! Zeynep Ana da aynı! Pir Sultan da aynı! Her dönemin Yezidi varsa, her çağın Hüseyin’i de vardır! Ve bizler, işte bu duruşu kuşanmalıyız. Başımız dik, sözümüz net, yüreğimiz yanık ama umutla dolu olmalı. Çünkü bizler Hakk’a hizmet edenleriz. Çünkü bizler, birliğin, barışın ve insanlığın yolcularıyız. Bu nedenle Aleviler artık sadece yas tutmamalı, mücadele ruhunu yaşatmak için bir arada durmalıdır. Verdiğimiz ikrara sahip çıkarak, her meydanda “Buradayız, varız ve bu yol bizimdir!” demeliyiz. Unutmayalım Canlar; nerede zulüm varsa, orada Pir Sultanlar vardır! Nerede adaletsizlik varsa, orada Hüseyin’in sesi yankılanır! Nerede bir halk aç bırakılıyorsa, yok sayılıyorsa, dışlanıyorsa, orada Zeynep Ana’nın isyanı vardır!” dedi.

Anma töreninde, katliamda yaşamını kaybeden 33 aydın ve sanatçının anısına mumlar yakıldı, Madımak anıtına çiçekler bırakıldı.

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA