Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici ve beraberindeki heyet, kentteki programları kapsamında Mersin Gazeteciler Cemiyeti’ni (MGC) ziyaret etti. MGC Yönetim Kurulu Üyeleri ve gazetecilerle bir araya gelen Destici ile basın sektörünün sorunlarına dikkat çekti.
TEPE: “GAZETE KAĞIDI BULMAKTA ZORLUK ÇEKİLİYOR”
Ziyarette konuşan MGC Başkanı Rüstem Kaya Tepe; gazete, televizyon ve radyoların karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çekerek, “Ekonomik şartlar basın kuruluşlarını fazlasıyla etkiliyor. Gazetelerle alakalı girdi maliyetleri çok yüksek. Gazete kağıdı bulmakta çok zorlanılıyor. Her ne kadar dijitale geçilmesi gerektiği söylense de geleneksel medya hala varlığını sürdürüyor. Bu sebeple maliyetlerin düşürülmesini istiyoruz. Bunun yanında televizyonların uydu frekans bedelleri çok yüksek. Biz özellikle uydu bedellerinin düşürülmesinden de ziyade yerel televizyonlar ile yaygın medya televizyonlarının ayrıştırılması gerektiğini ifade ediyor, bunun kanunen bir düzene sokulmasını istiyoruz. Radyolar da meslek birliği ödemeleri sebebiyle çok zorlanıyor. Bu sebepten dolayı birçok radyocu arkadaşımızın ceza aldığını ve hatta cezaevine girdiğini biliyoruz. Gazetecilerin yaşaması için basın kuruluşlarının yaşaması lazım. Bu sebeple gazeteciler önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz” diye konuştu.
DESTİCİ: “BASIN, TASARRUF TEDBİRLERİNDEN MUAF TUTULMALI”
Sektörün sorunlarına vakıf olduğunu belirten BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, basın kuruluşlarının tasarruf tedbirlerinden de muaf tutulması gerektiği ifade ederek, “Basının yaşadığı sorunlarla ilgili çalışma yürütüyoruz. Yereldeki medya kuruluşlarının büyük zorluklarla ayakta durmaya çalıştıklarını görüyoruz ve burada da büyük bir fedakarlık yapıyorlar. Televizyondan bahsedecek olursak daha önce Anadolu’da 100’den fazla yerel televizyon varken bugün uydudan yayın yapan tv sayısı 45’e düşmüş vaziyette. Bunun en önemli sebebinin yüksek uydu frekans bedelleri olduğunu görüyoruz. Aşağı yukarı bunun maliyeti aylık 10 bin dolar gibi bir rakama tekabül ediyor. Öte yandan Basın İlan Kurumu’nun gazetelere verdiği bir destek var. Bu desteğin bir benzeri televizyonlara da verilebilir diye düşünüyoruz. Yerel gazetelerin belediyelerden, resmi kuruluşlardan aldıkları ilanlarla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Son olarak çıkan tasarruf genelgesi sebebiyle gazete kuruluşları bundan zarar gördü. Bu tasarruf genelgelerinden basının muaf tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Radyolarla ilgili mesele de gündemimizde. Tüm bu sorunlar ile ilgili çalışmalar yaptık, bir teklif hazırladık, mecliste grup başkan vekilleriyle, milletvekilleriyle, hükümetle de paylaştık. Konunun takipçisi olacağız” şeklinde konuştu.
“BASIN HÜRRİYETİNİ SAVUNUYORUZ”
Basın mensuplarının yazdıkları ve söylediklerinden dolayı ceza almalarının doğru olmadığını ve basının hür olması gerektiğini ifade eden Destici, “Medya siyasetçilerin, siyasetin, halkın sesidir. Basının görevini ifa etmesi için her türlü kolaylığın sağlanması gerektiğini, her türlü desteğin verilmesi gerektiğini bir kere daha buradan ifade ediyorum. Basın mensuplarının yazdıklarından dolayı ceza ile karşı karşıya gelmemeleri gerektiğini düşünüyor, basın hürriyetinin sınırlarının çok genişlemiş olmasını arzu ediyoruz. Hiç kimse yazdığından veya söylediğinden dolayı cezai müeyyide ile karşı karşıya kalmamalı. Görevini yapan basın mensubu arkadaşlara uygulanan her türlü şiddeti kınıyor, bunları doğru bulmuyoruz. Medya olmasa biz vatandaşımıza nasıl ulaşacağız, derdimizi nasıl anlatacağız, kendimizi nasıl ifade edeceğiz? Bunun için sizler bizler için vazgeçilmezsiniz, çok kıymetlisiniz. Dile getirdiğiniz her probleme vakıfız ve takipçisiyiz. Büyük Birlik Partisi olarak nasıl ki siz bizi sesimiz oluyorsanız, biz de mecliste sizin sesiniz olacağız” dedi.
“TÜRKİYE’Yİ TERÖRLE MEŞGUL EDİYORLAR”
Ziyarette ülke gündemini de değerlendiren BBP Genel Başkanı Destici, “Biz her fikrin, düşüncenin ve sözün özgürce söylenmesinden yanayız. Çizgimiz şudur; terör ve şiddet. Terör ve şiddete bulaşmadan herkes düşüncesini açıklayabilir. Fikrini söyleyebilir. İnancını zaten yaşayacak. Orada sınırsız bir hürriyet olması gerekir ama teröre ve şiddete kim bulaşıyorsa biz bunun karşısındayız. Bugün Meclis'te bir PKK terör örgütü var. Bizim kırk yıldan fazla canımızı yakan. Hem binlerce şehit var, on binlerce sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Devletin, milletin trilyon doların üzerinde bir mali kaybı var. Düşünün ki bu para ekonomiye girmiş olsaydı, bugün Türkiye iki kat daha büyük bir ülke olabilirdi. O hedeflemiş olduğu dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisine girebilirdi. Kişi başı milli gelirimiz çok rahatlıkla 20 bin doların üzerinde olabilirdi. Bu kadar dış borcumuz olmazdı ve bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıları da yaşamazdık ama maalesef işte Türkiye'yi bunlarla meşgul ediyorlar. Hem bir taraftan canımıza kastediyorlar, öbür taraftan malımıza kastediyorlar, diğer taraftan geleceğimizi ipotek altına alıyorlar. Maalesef milletin önemli bir kısmının fakirlik içinde yaşamasına sebep oluyorlar” dedi. Barajı geçen partilere yapılan hazine yardımıyla ilgili düzenlemeye tepki gösteren Destici, “Genel olarak Hazine yardımı yanlış uygulanıyor. Anayasaya da aykırı dağıtılıyor çünkü Anayasanın 68. maddesi diyor ki 'Siyasi partilere hakça ve yeteri miktarda yardım yapılır.' Peki şimdi bakıyorsun bu hakça mı yapılıyor, yeterli miktarda mı yapılıyor? Şimdi bakıyorsun sadece 5 partiye veriyor. Bir oy barajı getirilmiş. Aynı seçim barajı gibi. Sadece 5 parti alıyor. Dolayısıyla da burada bir hakça dağıtım yok” ifadelerini kullandı.
DESTİCİ’DEN HÜKÜMETE DESTEK
Hükümetin açıkladığı kur korumalı TL vadeli mevduat hesabı sistemine destek verdiklerinin altını çizen Destici, “Hükümetin en son bu TL mevduat hesaplarına kur garantisi getirmesini doğru buluyoruz, destekliyoruz. Zaten bunun olumlu yönde sonuçları da görüldü. Kur birden çok süratli bir şekilde aşağıya düştü. Burada yine özellikle Millet İttifakı'nı oluşturan ve onun çevresindeki partiler, döviz yükseliyor 'Şu dövizi durdurun.' diye bağırıyorlar. 'Milletin canı yanıyor.' diyorlar. Döviz düşüyor, bu sefer de 'Niye düştü?' diye bağırıyorlar çünkü niyetleri üzüm yemek değil, niyetleri tamamen bu süreçten acaba biz bir siyasi rant, kazanç, menfaat elde ederiz de işte bu hükümeti nasıl erken seçime zorlarız, seçimde de nasıl kaybettiririz de biz geliriz gibi bir mantıkla hareket ediyorlar. Bunu da doğru bulmuyorum” şeklinde konuştu.