Hükümetin ekonomi politikasına tepki


Hükümetin değişken ekonomi politikalarına tepki gösteren MTSO Başkanı Ayhan Kızıltan, “Bu kadar sık değişen ekonomi politikası nedir? Niye bu kadar değiştiriliyor? Daha birkaç gün önce ihracata dayalı TL’nin değerinin düşürülmesi ve ihracata dayalı ekonomik model denmişti. O sistemden vazgeçildi şimdi mevduat faizinin getirisinin dövizin değerinden düşük olması halinde devletin ödeme garantisi verdiği bir sistem getirildi. Dış güçler deniyor. Ben buna inanmıyorum. Döviz düşmeden önce kaç liraydı? 18’den birden 11’lere düştü. Bu kadar seri, bu kadar dramatik bir düşme olmasını ben garipsiyorum” dedi.

 

Tarih : 22 Aralık 2021 Çarşamba 09:18

Necdet TAŞ

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan Kanal 33 TV’de Fatih Alkar’ın hazırlayıp sunduğu Gündemin Nabzı Programının canlı yayın konuğu oldu. Ekonomideki son gelişmeleri, döviz kurunda yaşananları değerlendiren Kızıltan, “Ne söyleyeceğim diye düşünüyorum aslında. Bu kadar sık değişen ekonomi politikası nedir? Niye bu kadar değiştiriliyor? Daha birkaç gün önce ihracata dayalı TL’nin değerinin düşürülmesi ve ihracata dayalı ekonomik model denmişti. Ben o dönem de sadece ihracata dayalı ekonomik sistem olamaz demiştim. Dün itibariyle o sistemden vazgeçildi şimdi mevduat faizinin getirisinin dövizin değerinden düşük olması halinde devletin ödeme garantisi verdiği bir sistem getirildi. Devlet, hükümet her türlü önlemi almaya çalışıyor diye düşünülüyor. Her zaman söylediğim bir şey var. Döviz niye artar? Birileri yüklü miktarlarda çekerse, milyar dolarlar düzeyinde çekilirse yükselir. Ama yüklü miktarlarda satılırsa düşer. Şimdi bir gecede, birkaç saat içinde çok yüklü miktarlarda dövizin alınıp tekrar alınan aynı bankaya satılıyor” ifadelerini kullandı.

“BU HAREKETLERİ KİM YAPIYOR?”

“Bunlar ne anlama geliyor, nasıl böyle bir şeyi birkaç saat içinde insanlar çevirebiliyor? Ben de deneyeyim dedim bakayım girebilecek miyim? Banka hesabına işlem yapamadım. Nasıl oluyor da bu milyar dolarlar 15-20 dakikada bu kadar çabuk elden çıkarılabiliyor. Ya da önceden alınıyor bir saat sonra tekrar satılıyor. Bu nasıl iştir? Bu hareketleri kimler yapıyor? Yüklü miktarda döviz alışverişini kimler yapıyor? Merkez Bankası bunu açıklamalı. Vatandaş olarak bunu bilmeliyiz. Kimler bu spekülasyonu yapıyor ve ülkeyi kaos içine sokuyor?” diye soran Kızıltan, “Mutlaka bunu vatandaş olarak bilmeliyiz ki bir daha yapılmasın. Dış güçler deniyor. Ben buna inanmıyorum. Döviz düşmeden önce kaç liraydı? 18’den birden 11’lere düştü. Bu kadar seri, bu kadar dramatik bir düşme olmasını ben garipsiyorum. Yüklü miktarda döviz girmiş olmalı. Kim bu hayırsever ki Türk Lirası’nın değer kazanması için milyarlarca dolar verdi. Ben ekonomist değilim. Sistemin ne getirip götüreceği hesaplandı mı bilmiyorum. Aradaki kur farkından oluşacak fark bütçede var mı? Bütçenin neresinde var? Ya da bundan sonra dövizin hiç artmayacağı mı öngörüldü. Bir takım belirsizlikler var ama birileri de telaffuz edemeyeceğim derece paralar kazandı. Bu güçteki insanlar kimlerse artık her an için Türkiye’yi aynı çalkantılı döneme getirebilir” şeklinde konuştu.

İHRACATA DAYALI EKONOMİK MODELDEN NİYE VAZGEÇİLDİ?

“İhracata dayalı ekonomik modelden niye vazgeçildi?” diye soran Kızıltan, “Onunla ilgili birçok tartışmalar çıktı, eleştirenler oldu. Stopaj almamak küçük önlemler.  Dün, bir saate kadar dolar 18 liraydı. Şimdi ihracat yapan bir arkadaşımız dün sabah dolar 18 lirayken Avrupa’daki bir firmaya teklif verdi ve teklifi de kabul edildi. Bugün ne oldu dolar? 11,5-12’ye düştü. Bu zararın da karşılanması lazım.Serbest piyasa ekonomisi, dalgalı kur sistemi bunların hepsi karıştı. Yapılacak şey şu: Eğer bu kurdaki gerçekçi bir düşüşse, ki öyle olmasını diliyorum, bankalar tüm kredi hesaplarını gözden geçirecekler ve kredi faizlerini politika faizi seviyesine indirecekler. İkincisi hammadde tedarikçileri fiyatlarını derhal indirecek. Gübre, zirai ilaç tedarikçileri derhal fiyatlarını dövizin düşme oranında indirecekler. Herkes üzerine düşen gereği neyse yapmak durumunda. Dövizin düşmesini sabit kılmak, ülkeyi düze çıkarmak için herkes üzerine düşen görevi yapmalı. Cumhurbaşkanı’nın TÜSİAD’a bizimle mücadele edemezsiniz söylemi, bilmiyorum ben böyle bir mücadele olduğunu düşünmüyorum. Bir mücadele varsa ekonomide daha iyi önlemler alınması, için. Belli ki TÜSİAD, TOBB ya da iş dünyasından bazı odalar, kişiler bazı şeyler söylemiş. Onlara kızılmış ama onların söyledikleri dikkate alınmış ki dün akşamki karar alınmış. Daha önce ihracata dayalı sistemden, modelden vazgeçilmiş. Demek kimse konuşmasa bu sistem devam edecekti. İnsanlar fikirlerini söyleyecek. Bunlara kızılmamalı. Niye söyleniyor? Daha iyi olsun diye fikir veriliyor. Cumhurbaşkanlığı ya da kişilerle bir mücadele yok ortada. Bozulan ekonomik sistemin düzelmesi adına bir mücadele ortaya koyduk.

“DEVLET BÜYÜK BİR TASARRUFA GİTMELİ”

Devletin acilen tasarruf tedbirleri alması gerektiğinin altını çizen Kızıltan, “Türkiye’nin bir yanlışı mı hastalığı mı eksiği mi diyeyim bilmiyorum. Yıllardır devletin kasasının bir türlü güçlendirilmemesi, kaynakların hesapsız kullanılması, verimli kullanılmaması sürekli hazineyi eksiye ya da düşük seviyelere getiriyor. Avrupa gibi güçlü ülkelerde devletler güçlü olduğundan sektörler çok sıkıntı çekmiyor. Devlet firmaların zararlarını ödüyor. Pandemi oluyor hiç müracaat edilmeden destekler geliyor. Biz burada devlet desteklerinden yararlanmak için birbirimizle mücadele ediyoruz. Firmalar da orada kayıtlı çalışıyor, devlet kayıtlarında ne varsa onu esas alıyor. Yani devletin güçlendirilmesi, bol keseden harcanmaması lazım. Devlet büyük bir tasarrufa gitmeli. Bugüne kadar ki tüm hükümetler aynıydı. Bugüne kadar devlet hiç tasarruf yapmaz, tasarrufu halkına yaptırır anlayışı vardı. İşte tersi olmalı. Artık devletin tasarruf yapması lazım. Çektiğimiz sıkıntı bundan dolayı. Sen gelirinden çok harcarsan borçlanır sıkıntıya girersin. Geçmişten bugüne hep belli bir dönemden sonra Türkiye Cumhuriyetleri, hükümetleri hesapsız, kitapsız kaynakları kullanması, tasarruf yapmaması bizi bu durma getiriyor. Şimdi düzeliriz ama 10-15 sene sonra aynı duruma geliriz” dedi.

“AÇIKLANAN ASGARİ ÜCRET AZ BİLE”

Asgari ücret rakamlarını da değerlendiren Kızıltan, “Bu bile az aslında. Ama bunun üzerinde daha çok ücret verildiğinde işverenin üzerine çok yük biniyor ve işini sürdürmesi zorlaşıyor. Bir işçi için 1600 lira civarında maliyet arttı. İş dünyası sadece işçiden ya da sadece işverenden oluşmuyor. Hem işveren hem çalışan mutlu olmazsa o işyerinde barış olmaz. Bunun sağlanması için işverenin daha çok gayret etmesi daha çok iş bulması, daha çok para kazanması gerekiyor. Çalışanın da daha verimli, üretken çalışması gerekiyor. Daha çok çalışıp daha çok para kazanmayı idrak etmeliyiz. Daha çok çalışırsak refah içinde yaşayan bir ülke oluruz. Türkiye’de artık birçok yatırım, otoyol, köprü, havalimanı, liman gibi yatırımlar devletin parasıyla yapılmıyor. Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılıyor. Yüklenici finansmanı kendi bulup harcama yapıyor. İnşaatı bitirip işlettikten sonra geliri elde edip orayı çalıştırıyor. Tabii devam edecek. Firma kredi almış, bir yerden finansmanı garanti etmezse zaten ihale alamaz. Devletten bir hak ediş beklenmiyor. O anlamda önemli yatırımlarda sıkıntı olmaz. Ama yüklenicinin yaptığı finansman hataları, teknik hatalar işleri sıkıntıya sokabilir” diye konuştu. İstanbul’daki ‘Mersinliler Buluşması’nı da değerlendiren Kızıltan, “İşin açıkçası yatırım yapma amacı gütmedik. Burada Mersin’in daha iyi tanınması, Mersin’in imkanlarının, doğasının, tabiatının, sanayisini, tarımının, tarihinin Türkiye ve dünya çapında tanıtılması için Mersin dışında yaşayan Mersinlilerin yüzünü Mersin’e çevirmek üzerine bir projeydi. Bu benim çok önemli bir hayalimdi, büyük bir projemdi. Pandemi öncesi biz buna başladık. İstanbul’da çekirdek grup oluşturup ön toplantılarını yaptık. Araya pandemi girince kesintiye uğradı ama diyaloglar sürdü. Bu arada biz şunu idrak ettik ki çok büyük bir proje. MTSO’nun tek başına yürütebileceği bir proje değil çünkü Türkiye ve dünyadaki Mersinlileri bir araya getirip koordineli şekilde Mersin için düşünmeye sevk etmek. Konuyu önce Büyükşehir Belediye Başkanımıza anlattık. Bu tür projelerin mutlaka büyükşehrin önderliğinde ve desteğinde olması gerektiğini düşündük ve kendisi de bunu sahiplendi. Bizim ekiplerimizle büyükşehrin ekipleri bir araya gelip güzel bir çalışma yaptı ve İstanbul’a gittik. Bulundukları yerden Mersin’i tanıtmaları için çalışacağız. Mersin için düşünmeye sevk edeceğiz. Herkes kendi sektöründe Mersin’e ne katkı sunabilir. Endişeye gerek yok. Herkes fedakarlık yapacak. Daha çok para kazanayım diye hırsa gerek yok. Ne koltuk, ne para ne makam, ne konaklar, sarayları yanımızda götüremeyeceğiz. Bu dünyaya sevgi bırakabilmemiz önemli. Toprağın altına kimse bir şey götüremiyor. Rahat olalım birbirimizi sevip sayalım, güzel günleri hep birlikte getirelim” ifadelerini kullandı.

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA