Hükümet, iş dünyasına kızmasın!


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TÜSİAD eleştirileriyle ilgili konuşan MTSO Başkanı Ayhan Kızıltan, “Ülke şu anda yangın yeri. Siyasiler birbirine girmiş birbirini rencide etmeyle uğraşıyor. Kimse sorunun çözümüne yönelik çalışmıyor. Çözüm üretenler de dinlenmiyor. TSO başkanları ya da TOBB başkanı bir şey söylediğinde bunlar tabandan gelen taleplerdir. Şimdi TOBB Başkanı çıkıp bir şey açıkladığında bu belli ki 81 vilayetteki ve ilçelerdeki oda başkanlarının talepleri. O talepleri dile getirdiğinde kendisine kızılamaz” dedi.

 

Tarih : 21 Aralık 2021 Salı 14:06

Adem GÜNEŞ

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan Güney TV’de Şenol Yaldız’ın hazırlayıp sunduğu Şenol Yaldız ile Açık Açığa Programı’nın canlı yayın konuğu oldu. Programda kent ve ülke ekonomisini değerlendiren Kızıltan, tasarruf uyarısında bulundu. MTSO’nun 136 yaşına girdiğini ifade eden Kızıltan, 136 yaş gençleştik. 136. yılımıza gelinceye kadar birçok yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyesi, meclis başkanı ve meclis üyesi geçti. Hepsinin üst üste koyduğu tuğla bugünkü sağlam, dinamik, sürekli çağa uyan, üyelerini de çağa uyduran yapıyı oluşturdu. Böyle bir dinamik yapıdır MTSO. Biz göreve geleli dört yıla yaklaşıyor ve bu dört yılda o kadar çalkantılı günler yaşandı ki her bir oluşan olumsuzluğu kriz olarak da adlandırabiliriz. Kendi imkanlarıyla ayakta kaldılar, Mersin’i de ayakta tuttular. Çok şeyle mücadele ediyoruz. Buraya gelmeden önce tekstil ve konfeksiyon ile beyaz eşya sektörleriyle bir araya geldim. Bunlar içinde imalatçı da ihracatçı da ithalatçı da yurtiçinde ticaret yapan da var. Tamamı döviz kurundaki yükselişten ve aynı oranda enflasyonun artmasından endişeli. Gelecekleriyle ilgili endişeliler. Şöyle bir ortam var. Şu anda mutlu olan kesim yok. İşveren mutsuz, çalışan mutsuz” dedi.

“DEVLET TASARRUF YAPACAK”

Açıklanan asgari ücret rakamlarını da değerlendiren Kızıltan, “Birçok işletmede çalışan asgari ücretle çalışır duruma geldi. Onların talebi de biz asgari ücretle mi çalışacağız, bize de zam yapılması gerek diye konuşuyor. Bir tarafta emekliler var ki onlar zaten yıllardır düşük maaşlarla geçiniyor. Memurlar var. Onların da talebi var. Dolayısıyla şimdi herkes devletten bir şeyler bekliyor. İş yok, bu kadar maliyeti ben kaldıramam diyen işletmeler nereden tasarruf yaparız diye düşünüyor ve ne yazık ki akla ilk gelen çalışan oluyor. Ama şunu söyleyeyim Türkiye artık ne yapıp edip büyük bir tasarruf dönemine girmeli. Uzun sürecek bir tasarruf. Bu tasarrufu da halktan beklemek olmaz. Devlet büyük bir tasarrufa girecek. Devlet tasarruf yapmazsa büyük oranda avantaj sağlayamayız. Yapılan zamlarla halkın üzerinden devleti güçlendirmek ya da devletin kasasını doldurmak biraz haksızlık olarak geliyor bana. Devlet oturup en büyük tasarrufu kendisi yapacak. İçine düştüğümüz durumun en büyük nedeni ne? Devletin kasasının boşalması. Eğer kasa boşalmasa bu kadar zor duruma düşmezdik. Şimdi de asgari geçim indirimi tartışmaları başladı. Devlete büyük maliyet yükledi, geri adım atılır mı atılmaz mı diye konuşuluyor ama devlet kendi masraflarını kısacak, yatırımları üzerinde ince eleyip sık dokuyacak. Elzem yatırımlar belki devam ettirilecek ama elzem olmayanlar bir süre duracak. Yani bizi yönetenler mutlaka bir tasarruf tedbiri ve planı uygulamalı. Ama halka yüklenerek değil” ifadelerini kullandı.

“ÜLKE ŞUAN YANGIN YERİ”

Özellikle özel eğitim kurumlarının giderinin arttığına dikkat çeken Kızıltan, “Elektrik, su, akaryakıt korkunç maliyet. Aynı zamanda çalışanların zam talepleri var. Okul ücretlerini ne yapmamız gerekir diye düşünüyorlar. Okul ücretlerini artırmazsak nasıl yürüteceğiz artırsak halkın üstünde çok yoğun baskı var diyorlar. Birçok sektörden serzenişler geliyor. Ne yapmaları gerektiğine dair bizden görüş soruyorlar. Gönül ister ki ticaret ve sanayi odaları çözüm merci olsun. Ülke şu anda yangın yeri. Siyasiler birbirine girmiş birbirini rencide etmeyle uğraşıyor. Kimse sorunun çözümüne yönelik çalışmıyor. Çözüm üretenler de dinlenmiyor. TSO başkanları ya da TOBB başkanı bir şey söylediğinde bunlar tabandan gelen taleplerdir. Şimdi TOBB Başkanı çıkıp bir şey açıkladığında bu belli ki 81 vilayetteki ve ilçelerdeki oda başkanlarının talepleri. O talepleri dile getirdiğinde kendisine kızılamaz. Aynı şekilde MTSO başkanı bir şey dile getirince kızılamaz. Aksine dinlemek lazım. Bunlar ne söylüyor niye söylüyor denmeli. Nitekim bize tabandan sürekli bir baskı, şikayet var. Bunları biz ne yapacağız? Yetkili mercilere iletmemiz gerekli. Bunları iletirken amacımız sürekli sorun açmak değil. Bu sorunlar çözülsün diye iletiyoruz. Bazen sorunların çözümünü de iletiyoruz ama bir diyalog eksiği var. Tekstilci tedarikte, fiyat belirlemede sıkıntı var diyor. Üretimi ithalata dayalı yapıyoruz, hammadde kullanıyoruz, yarı mamul getiriyoruz diyor. Ürünü karşı taraftan alırken fiyatlar sürekli artıyor. Mal alımında sabit bir fiyat yakalayamıyoruz dolayısıyla üretimde de düşüş var diyorlar. Sonuçta herkes kendisini korumaya alıyor. Bu ortamda firmalarımızı işletmelerimizi suçlamak, onları stokçu, hain olarak görmekten ziyade ben şunu söylüyorum. Dolar bugün niye artıyor? Bugünün teknolojisi ile Merkez Bankası bir tuşa bakıp spekülatif döviz hareketi yapanları bulur. Cumhurbaşkanı ya da Merkez Bankası Başkanı konuşmadan önce kimler yüklü miktarda dolar alıyor, sonrasında kimler yüklü miktarda dolar satıyor bunlar bulunup ifşa edilsin. Ticaret yapan, geçimini ticaretle sürdüren işletmeler stokçulukla, hainlikle suçlanmasın” şeklinde konuştu.

“MERSİN CAZİBE MERKEZİ”

Ürün fiyatlarının ve girdi maliyetlerinin günlük değiştiğine dikkat çeken MTSO Başkanı Kızıltan, “Sipariş verildiği fiyatla, ürün kapıya geldiği dönemki fiyat değişiyor ve farklı fiyatlar isteniyor. Mecburen alıcı da kabul ediyor. Ürün için fiyat istediğinde bin lira deniyor. Aynı ürün kapısına geldiğinde 1300 lira ödeyebiliyorsunuz. Benim de satışıma bu maliyeti eklemem gerekiyor. Bunu ekleyince de ben fahiş fiyatla ürün satıyorum gibi düşünülüyor. Lojistik maliyetler de çok arttı. Çin’den 1.500 dolara gelen konteyner 8-10 bin dolara gelir oldu diyor sektör temsilcileri. Bu, dış ticaretle uğraşanlara rekabette olumsuz yansıyor. OSB’lerde üretim yapan ihracatçı firmalar var. İhracatçı şöyle bir sıkıntıyla da karşı karşıya. Diyelim bir ürünü 10 dolara satıyorlardı. 10 dolara satarken dolar 10 lirayken 100 lira kazanıyorlardı. Şimdi dolar 18 olunca 180 lira kazanacaklar diye müşteri arıyor ve dolar bazında indirim talep ediyor. Fiyatın 100 liraya karşılık gelecek dolar seviyesine inmesini talep ediyorlar. Sadece ihracata dayalı ekonomik sistem olmaz. Sadece ihracat düşünülürse iç piyasa dengeleri de bozulur. Topyekün bir politika olmalı ve bu politikanın en büyük en önemli unsuru da tasarruf. Devlet tasarruf yapmalı. Böyle durumlarda para basılır başka çare yok. Ya da zam yapılır ama sadece zamla da altından kalkılamaz karmaşık bir durum. Şu anda özel sektör olarak yatırım talebi var. OSB’lere de dışına da talep var çünkü Mersin geniş bir lojistik imkana sahip. Dış ticarette deneyimli bir kent. Bu nedenle firmalar maliyetlerini düşürmek için Mersin gibi dış ticaret işlemlerinin ekonomik ve hızlı yapılabileceği kentlere yöneliyor bu nedenle yatırımda Mersin bir cazibe merkezi. İmar planları yapılıyor bizler anlatıp söylüyoruz. Şehrin içini açmalıyız. Önümüzdeki dönem bu konuların üzerine daha sıkı ve agresif şekilde gideceğiz. Mersin kurumları, OSB’ler, valilik, belediyeler bu üretim bölgelerindeki firmaların kesintiye uğramadan çalışması için çözümler üretti. Başlangıçta fabrikalarda virüs bulaşı çok arttı ama çok yerinde tedbirlerle o dönemi çabuk atlattık ve sanayide üretimi aksatmadık. Sanayi yanında tarım üretiminin aksamaması gerektiği konusunda da hemfikir olduk ve orada da dayanışma içinde çalışıp her türlü sorunu aştık. İşçilerin dolaşması bile sorundu. İşçiler servislere binip gidiyor yolda izin belgeniz yok diye durduruyorlar. O kadar çılgınca bir çaba sarf ettik ki hepsini çözdük ve tarım üretimi de aksamadı. Tabi zaman zaman siyasetten dolayı çekişmeler, anlaşmazlıklar oldu ama hiçbir kurum dirayetini kaybetmedi ve Mersin’i bugünlere getirebildik. Şimdi de bu fiyat dalgalanmaları, enflasyon yükselmesi, maliyetlerin yükselmesi, tedarik zincirlerinin kırılmasıyla boğuşuyoruz. Doğru tedbirler alarak, diyalog kurarak, sahayı dinleyerek, yetkin insanları dinleyerek bir karar mekanizmasına dönüştürmemiz lazım” diye konuştu.

“YENİDEN ADAYIM”

Yeniden aday olacağını açıklayan Kızıltan, “Bir dönem başkanlık yaptım. İkinci dönem daha etkili şekilde çalışacağıma inanıyorum çünkü çok büyük deneyim kazandık ve kentte kendimizi tanıtıp inandırdık. O anlamda ikinci dönemde çok daha iyi sonuçlar alınacağına inanıyorum. Pandemi nedeniyle sadece bizim değil birçok kurumun yapamadığı var. Aday olurken bizim verdiğimiz en büyük söz birlik, bütünlük ve koordine olunamaması nedeniyle Mersin’in gücünün görünememesi söz konusuydu. Bizim en büyük projemiz bu birlikteliği sağlamaktı. Şu anda tüm kurumlar diyalog içinde çalışıyor. Son günlerde siyasetçiler bu yapıyı zorluyor ama artık Mersin’de en azından sivil toplumda Mersin için birlikte düşünme, birlikte hareket etme yapısı ortay çıktı. Bu, bizim için çok önemliydi. Önümüzdeki dönemde bu yapıyı kullanarak Mersin; ekonomisini, sanayisini, turizmini, tarımını, dış ticaretini daha da geliştirecek. Bir hedef de sanayi birimini ayrı bir sanayi odası gibi güçlendirmekti. Onu da hayata geçirdik. Yakında açılışını yapacağız. Bizim Odalar Birliği Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nu da davet ettim 29 Aralık’ta mani olmazsa gelecek ve birlikte açılış yapacağız. Atölye1886 diye birim kurduk. Oda içinde. Burası KOBİ Danışma ve Endüstriyel Tasarım Merkezi olarak kullanılacak. Burada sanayicilerimiz, çalışanlar beyaz yakalılar, mavi yakalılar, üniversite öğrencileri, esnaf, aklındaki ürün fikrini gelip orada rahatlıkla tasarlayıp prototipini imal edebilecek. Kafamdaki fikir somut bir ürüne dönüşecek. KOBİ’lere yol gösterecek, hangi kurumlardan nerelerden krediler, hibe destekler temin edebilirler, işletme kapasitesinin artması için ne yapılmalı, sistemin daha verimli hale gelmesi için ne yapılması gerektiğine dair yön verecek bir kurum oluşturduk. Lojistik birimini de ayrı bir müdürlük haline getirdik, personel olarak güçlendirdik ve daha rahat ortamda çalışacakları mekana kavuşturduk. Yapısal ve hizmet kalitesinin artırılması konusunda istediklerimizi yaklaşık yaptık. En son büyük bir girişim yaptık. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birlikte yürütüyoruz. Belediye Başkanımızın önderliğinde yürütüyoruz. Bizim ve Belediyenin çekirdek ekibiyle Mersin dışındaki mersinlilerin yüzünü Mersin’e çevirdik. İlk etabı İstanbul’da yaptık. Yine Belediye Başkanımız Vahap Seçer ile İstanbul’da iki toplantı yaptık. İlkini İstanbul’daki Mersinli hemşehri dernekleriyle gerçekleştirdi. Birlikte hareket edip Mersin gücünü tek yumruk haline getirmelerini, Mersin’le ilgili etkinliklerde yer almalarını istedik. Yapılacak etkinliklerde bizim de onların yanında olacağımızı söyledik. İkinci olarak akademisyen, iş dünyası, sanatçı, tıp dünyasındaki Mersinli arkadaşlarımızla toplandık. Konu yine Mersin’di. Mersin dışındaki özellikle İstanbul’da yaşayan Mersinlilerin Mersin’e nasıl daha fazla katkı sunmasıyla ilgili görüştük. Onların yüzünü Mersin’e çevirmeleriyle ilgili güzel toplantılar yaptık. Bu tabi yayılacak. Sırada Ankara var. Yurtdışında başarılı Mersinliler var. Bunların yüzünü tekrar Mersin’e çevirip her olayın bir yerinde Mersin’i kullanmalarını sağlamalarını istedik. Türkiye ve dünyada kentimizin daha tanınır hale getirilmesi için Büyükşehir Belediye Başkanımızın önderliğinde bir proje yürütüyoruz. Bu da kent için önemli bir konu. İşte bunların hepsi büyük bir Mersin lobisi ve kentin gücü ortaya çıkacak.

“LOBİ İÇİN ‘BAKAN’ OLMASI GEREKMEZ”

‘Mersin’in lobi tartışmalarına da değinen Kızıltan, “Çok bakanımız oldu. Hep derler ya Mersin’in lobisi yok, bakanı yok. Ben de diyorum ki lobimizin en etkili unsuru bakanlar olmalı. Çok etkili kişilikler siyasette. Bunların her gün bizlerle birlikte olmaları lazım. Mersin’in tüm sorunlarını bizler ilettik. Onlar gidip hükümette Mersin’in en büyük gücü olmalıydı ama Mersin adına çok şey olmamış. Mersin’de bakanımız olmasın ama hükümete etki yapabilecek bir yapı olsun. İlle bakan olması önemli değil. Bu kadar bakanımız oldu neden etkili bir Mersin lobisi oluşturmadınız. Bakanlıkta fazla siyaset olmaz. Şimdilerde belediye meclislerinde bir çekişme var. Siyaset uğruna Mersin’in geleceğiyle ilgili olaylar engellenmesin. Oturup anlaşın. Sivil Toplum Kuruluşlarındaki dayanışma oralarda da olmalı. Bugün otel yatırımı yapmak çok zor, maliyetli bir iş. Herkes Antalya’yı örnek veriyor ama o dönem Antalya turizmde pilot bölge seçildi ve devlet yatırımcılara hibe krediler verdi. O tesisler yapıldı. Mersin o zaman Antalya’ya göre sanayileşmiş, tarım geliri yüksekti. Lojistik geliri yüksekti. Turizm kimsenin aklına gelmedi. Sahillerimizde siteler yapılarak katledildi. Şimdi 7-8 yeni turizm bölgesi ilan edildi ama yatırımcı çekmek çok zor. Çünkü kredi maliyetleri çok yüksek. Devletin Antalya misali Mersin’i pilot bölge ilan edip farklı konseptte turizm yatırımlarını desteklemesi lazım. Mersin lojistikte istediği payı alıyor. Bir tek turizmde geri kaldık. Orada da atılım için yatırımcı bulmalıyız ama bu konjonktürde yatırımcı zor gelir, nazlı gelir. Ortam düzeldiğinde devletin buraya ayrı bir sistem kurması lazım. Şu anda turizmde Mersin Türkiye’nin en bakir bölgesi sayılır. Doğal güzelliklerimiz, tarihi kalıntılarımız var ki Antalya’dan çok daha ileride. Otomotiv yatırımlarıyla ilgili örneğin Volkswagen yatırım yapacaktı ama arazi bulmakta zorlanıyoruz. Hepsi bir plan dahilinde olmalı. Türkiye haritasını masaya yatırınca nerede ne yatırım yapılacak bilinmeli. İnisiyatif sivil toplumda olmalı ve siyasetçiyi yönlendirmeli. Bir STK’nın başındayız taban bizi yönlendiriyor. Siyasetçi de öyle bize gelip danışacak, fikrimizi alacak öyle yürüyecek. İşi daha da kolaylaşır ama her şeyden önce siyasetçi alkış bekliyor, geldiğinde itibar görmek istiyor. Ama samimi bir ortamda gelip konuşmuyorlar. Hem muhalefet hem iktidardaki bazı milletvekilleri arıyor meclis konuşmasında ne söylemesi gerektiğini soruyor işte böyle olmalı. Mersin’in Türkiye’de çok etkili bir konuma gelmesini istiyorum. Sadece Mersin noktasında değil Çukurova’yı da birlikteliğe davet ediyorum. Mersin ve Adana bir araya geldiğinde önümüzde kimse duramaz: Çukurova öyle bir ekonomik havza haline gelir ki tarımdan sanayisine, lojistiğine her türlü sektörün dünya çapında firmaların gelip konuşlanabileceği bir yer olur. Bunu da birlikte planlayalım diyorum. Stratejik Bölgesel Kalkınma ve Yatırım Planı yapmalıyız diyorum. Bunu TOBB’a da anlattık onun da aklına yatmıştı ama tabi pandemi işin içine girince kaldı. Önümüzdeki dönem Çukurova’yı Türkiye ve dünyada bölgesel bir güç haline getirmek. Sonsuz imkanlarımız var” şeklinde konuştu.

 

 

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA