Mersin’deki ağır hasarlı binalar ne oldu?


Mecliste görüşülen Kentsel Dönüşüm Yasası’na tepki gösteren CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “Deprem bölgesi ilan edilmeyen Mersin’de birçok binaya da ağır hasar kaydı verildi. Buradan soruyorum: Bakanlık veya il müdürlüğü mevcut binaların risk sınıfına ilişkin bir envanter oluşturdu mu? Oluşturduysa bu, yerel yönetimler veya Mersin halkıyla niçin paylaşılmadı?” diye sordu.

 

Tarih : 8 Kasım 2023 Çarşamba 12:38

Necdet TAŞ

TBMM Genel Kurulunda Kentsel Dönüşüm Yasası üzerine konuşan CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “Milyonlarca insanımızı etkileyecek bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Muhalefetin ve meslek örgütlerinin öneri ve görüşleri dikkate alınmadan sadece ve sadece iki buçuk saatte Komisyonda görüşülerek apar topar Genel Kurula gelen bir yasa teklifini görüşüyoruz bugün. Değerli milletvekilleri, kanun teklifini incelediğimizde şunu görüyoruz: Bu teklif uygulamaya geçtiğinde çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağımız çok nettir. Her şeyden önce yasanın adı ve içeriği arasındaki uyumsuzluğa dikkatinizi çekmek istiyorum. Söz konusu kanun Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun olmasına rağmen, içerisinde bir afet tanımı yoktur. Teklifte yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ gibi 7269 sayılı Yasa’da sayılan afet türlerinin hiçbirine özel olarak yer verilmemiştir sadece ve sadece riskli yapı, riskli alan ve rezerv alan kullanımlarından bahsedilmiş” ifadelerini kullandı.

“KIŞ KAYNAKLAR KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KULLANILACAK”

 Bu durum da kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm olduğu görüşlerimizi haklı çıkarmaktadır. 6 Şubat depremleri şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın depreme hazır olmadığını bizlere çok acı bir şekilde tekrar hatırlattı. Biliyorsunuz, önceki dönemlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında deprem araştırma komisyonları kurulmuş ve çok önemli raporlar hazırlanmıştı. Raporlarda Türkiye’nin afetle mücadelesini yürütecek kurumsal kapasitenin yetersiz olduğu, yerel yönetimlerin afet risklerinin azaltılması konusundaki kapasitesinin geliştirilmesi gerektiği gibi çok sayıda öneri bulunmaktaydı. Ancak bugün burada görüşülmekte olan kanun teklifinde bu kadar emek yok sayılmıştır. Bu kanun teklifinin içinde ne deprem var, ne afet var, ne de insan var. Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifinde her şeyden önce sınırsız yetkilerle donatılmış, her türlü keyfî uygulamalara müsait Kentsel Dönüşüm Başkanlığını görüyoruz. Bu Başkanlık, dilediği alanı “rezerv alanı” ilan edebilecek, imara açabilecek ve istediği şartlarda yapı ruhsatı da verebilecektir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu soruyoruz: Kanun teklifinin düzenlenmesi aşamasında yerel yönetimler bu işin neresinde? Üniversitelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve meslek odalarımız bu işin neresinde? diye soruyoruz. Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde dış finansman kaynaklarının Kentsel Dönüşüm Başkanlığı tarafından kullanılacağı görülmektedir. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu finansman kaynaklarının yerel yönetimler tarafından da etkin kullanılabilmesinin gerektiğini söyledik. Özellikle büyükşehir belediyelerinin dış finansmana ulaşımında mevzuat engellerinin kaldırılmasını da önerdik. Dünya Bankası tarafından sağlanan kredilerin miktarı, nerede kullanılacağı, deprem bölgesine ne kadar pay ayrılacağına dair kanun teklifinde herhangi bir açıklama da göremedik” şeklinde konuştu.

“MERSİNLİLERİN BU ÇAĞRISI YANITSIZ KALDI”

Seçim bölgesi Mersin’de 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası yaşanan sorunlardan da bahseden Kış, “Mersin depremin yıkıcı etkisini doğrudan yaşamamış ancak depremi sosyal afet boyutuyla fazlasıyla yaşamıştır. Mersin’in resmî nüfusu 1 milyon 900 bin iken şu anda Mersin’in nüfusu 2 milyon 700 bin civarına ulaşmıştır. Olağanüstü bir süreci yaşadığımız bu dönemde Mersin’imizde ulaşım, içme suyu, kanalizasyon, arıtma gibi ilave teknik altyapı yatırımlarına acil ihtiyaç duyulduğunu her platformda dile getirdik. Bu yatırımların birçoğunun yerel yönetimlerin bütçesiyle kısa vadede hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Mersin’in beklentisi, siyasi amaç güdülmeksizin kentimize de merkezî Hükûmet tarafından gereken hassasiyetin gösterilmesidir. Mersin halkını yaşadıklarından dolayı görmezden gelmemeniz gerekiyor. Deprem felaketinden etkilenen kentimiz için Mersin’de bulunan bütün sivil toplum kuruluşları ve kurumlar Mersin’in afet bölgesi ilan edilmesi ya da Mersin’e özel statü verilmesi konusunda Hükümete çağrıda bulunmuştur ancak Mersinlilerin bu çağrısı da yanıtsız kalmıştır” dedi.

“MERSİN’DEKİ AĞIR HASARLI BİNALARA NE OLDU?”

“Yine, kanun teklifinin 6’ncı maddesinde “Rezerv Yapı Alanları” tanımı düzenlenmiştir. Bu tanımın değiştirilmesi yasanın rant yasasına dönüştürülmesi ihtimalini güçlendirmektedir. Kentlerde rantı yüksek olan alanlar “rezerv yapı alanı” denilerek kamulaştırılabilecektir. Afet riskli alanların dönüşümünü yapacak kurumların başında Toplu Konut İdaresi geliyor. TOKİ’nin mevcut durumda yaptığı uygulamalar neler, onlara bakalım” ifadelerini kullanan Kış, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Mesela Mersin Büyükşehir Belediyesinin hazırlamış olduğu ilave ve revizyon imar planlarında hazine adına tescilli birçok alan oluşturulmuştur. Bu alanlar kent merkezinde yer almakta olup rezerv konut alanı olma özelliği de taşımaktadır. Ancak Milli Emlak bu arazileri imar planı onayından sonra TOKİ'ye devretmekte, akabinde de TOKİ'de rezerv konut alanı olarak kullanabileceği alanları ihale yöntemiyle satışa sunmaktadır, sonrasında ise TOKİ, kent merkezinden uzak, orman vasıflı araziler üzerine, hiçbir kurumdan izin almadan, imar planları üretmeden, mimari projeleri onaylatmadan, teknik altyapısı olmayan bu alanlarda projeler yapmaya çalışmaktadır. Bugün burada bir tarafta afet riskli alanlarda afet tanımlarını yapmadan, sadece riskli alan, riskli zemin ve riskli yapı üzerinden vatandaşların mülkiyet haklarını kısıtlayacak, kentsel dönüşüme altlık yasalar düzenlemeye çalışırken devletin resmî kurumlarının böyle uygulamalar yapması, gelecekte bu yasanın çıkmasıyla birlikte rantı yüksek alanların satılıp insanların kent merkezlerinden uzakta, altyapısız alanlarda yaşatılacağının da göstergesidir. Değerli milletvekilleri, yine, kanun teklifinin en tartışmalı maddesi, mağduriyetlere sebep olacak olan, netlik olmayan bir diğer düzenleme de şu şekilde: Bir mahkeme kararına dayanmadan kişinin mülkiyetine resmen girilebilecek yani konut dokunulmazlığı resmen ortadan kaldırılabilecek. Düzenlemeyle vatandaşların evlerinin kolluk marifetiyle boşaltılmasının önü açılıyor, mülkiyet güvencesi ortadan kaldırılıyor. Dayatmacı, baskıcı, mülksüzleştirme faaliyetlerinin hız kazanacağını bugünden görüyoruz. Kanun teklifinde yer verilmeyen bir diğer konu zemin ve yapıların güçlendirilmesiyle ilgili hiçbir düzenlemenin bu kanun teklifinde olmaması. Denetimsiz, riskli yapılarda ikamet etmek yurttaşlarımızın canına mal olacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 6 Şubat depremleri sonrası riskli yapı tespitine de başladığını söylemişti ve de başladığını gördük. Bakanlığa yardımcı olmak adına da ilçe belediyeleri, meslek odaları, mühendis ve mimarlarıyla aktif görev aldılar. Deprem bölgesi ilan edilmeyen Mersin’de birçok binaya da ağır hasar kaydı verildi. Buradan soruyorum: Bakanlık veya il müdürlüğü mevcut binaların risk sınıfına ilişkin bir envanter oluşturdu mu? Oluşturduysa bu, yerel yönetimler veya Mersin halkıyla niçin paylaşılmadı? Türkiye'deki milyonlarca riskli yapı stokunun dönüştürülmesi konusunda sadece yıkıp yapmanın dışında bu binaların zeminlerinin güçlendirilmesine yönelik de hiçbir çalışma yapılmamıştır. Ülkemizde olası bir afet karşısında kentlerimizi korumak ve yeniden inşa etmek için benzer yasaları birbirleriyle uyumlu hâle getirme zorunluluğumuz vardır. Değerli milletvekilleri, görüyoruz ki AKP iktidarı 6 Şubat depremlerinde yaşadığımız can ve mal kayıplarından hiçbir ders çıkarmamıştır; akıl ve bilimden uzak keyfî uygulamalara devam etmektedir. Bugün Parlamentoya oylanmak üzere gelen kanun teklifine baktığımızda aynı hataların devam ettirildiğini görüyoruz. Günü kurtarmaya yönelik hazırlanan, keyfî uygulamaların önünü açan bu tür kanun tekliflerinin olası afetlerde yeni felaketlere yol açması da kaçınılmaz olacaktır. Hazırlanan bu kanun teklifi, ülkenin afet risklerinin azaltılmasına hizmet etmeyecektir, toplumun can güvenliğini sağlamayacaktır. Yasanın adı ile içeriğinin uyumsuzluğu, Anayasa’ya aykırılığı ve mülkiyet hakkını yok etmesi, rant amaçlı olması gibi saydığımız tüm bu sebeplerle kanun teklifinin bu hâliyle yasalaşmasına karşı olduğumuzu bildiriyorum.”

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA