SGK zararı hekimlere yıkılamaz!


Mersin’de 2017 yılında açığa çıkan “reçete şebekesi”nin düzenlediği sahte raporlardan dolayı 100’ün üzerinde doktora SGK borç çıkardı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Mersin Tabip Odası Sekreteri Cemil Galioğlu, pandemi boyunca 132’si hekim olmak üzere 358 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini, son 15 gündür Mersin’de 100’ün üzerindeki hekime SGK borçlandırmasının geldiğini ifade ederek, bunun hekimlere ikinci bir “öl emri” olduğunu söyledi.

 

Tarih : 31 Mart 2021 Çarşamba 14:21

Necdet TAŞ


Mersin Tabip Odası ve Mersin Aile Hekimleri Derneği (MAHDER), Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından hekimlere çıkarılan prim borçlarına dair MTO binasında basın toplantısı düzenledi.  “SGK zararı faillerden karşılanmalıdır hekimlere yıkılamaz” pankartı açıldığı açıklamada MTO Sekreteri Cemil Galioğlu, açıklama yaptı. 


"15 GÜNDE 100 HEKİME SGK BORCU"


Türkiye'nin bir yıldır mücadele ettiği covid-19 pandemisinde aktif olarak çalışan 132’si hekim olmak üzere 358 sağlık çalışanını kaybettiğini ve kaybetmeye de devam ettiğine dikkat çeken Dr. Galipoğlu, "Pandemiyle mücadele sırasında bazı hekimlerimiz de hastalığı ağır geçirerek, hastanelerde ve özellikle de yoğun bakımlarda yatarak ve belki de entübe olarak aylar sonra atlatabildiler.Ancak son 15 gündür kentimizde 100’ün üzerindeki hekime gelen SGK borçlandırmaları, pandemi mücadelesinde yaşamını zar zor kurtaran hekimlere ikinci bir “öl emri” gibi oldu. SGK tarafından gelen borçlandırma yazıları özetle “şeklen doğru, içerik olarak yanlış olan raporlara dayanarak yazılan reçetelerin bedellerinin sizden tahsil edilmesine karar verilmiştir” şeklindeydi.Para cezaları bir yandan “sahte” raporlara dayandırılıyordu, diğer yandan da reçete sahiplerinin “ben bu ilacı almadım” beyanlarına. Ancak SGK yetkilileri çok önemli konuları atladıklarının farkında değillerdi. Reçetelerin önemli bir kısmının,  2017 yılında yapılan bir operasyonla açığa çıkarılan “reçete şebekesi” tarafından düzenlenen “sahte” raporlara binaen yapıldığı göz önüne alındığında bu cezalara karar verenlerin aşağıdaki soruları herhangi bir tartışmaya yol açmayacak şekilde çok açık yanıtlamaları gerekir. 2017 yılından önce, yani kimi beş, kimi yedi yıl önce yazıldığı belirtilen reçetelerdeki ilaçları alıp almadığı konusunda hasta sahiplerinin beyanlarının ne denli gerçekçi olabileceği. 100’ün üzerindeki hekimi mağdur eden bu durumda önemli sayıdaki doktorun ifadesinin alınmamış olması ve ifadesi alınanların da “suçlamaları” kabul etmemelerine karşın karar merci olmayan SGK’nın neden hep hekimler aleyhine karar verdikleri. Bir hekimin önüne getirilen bir raporlu ilaçta hekimin raporu sorgulama yetkisi olup olmadığı. Yani raporun şeklen mi, yoksa içerik olarak mı doğru olduğuna karar verme şansına sahip olup olmadığı.Hastanelerde ilaç kullanım raporlarının başhekim onayı olmadan sisteme düşmeyeceğine göre sahte içerikli raporu onaylayan başhekimlere ödeme emri gönderilip gönderilmediği" ifadelerini kullandı. 


"HAYATI ÖNEME SAHIP ILAÇLARIN YAZILMAMASI DA SUÇ TEŞKIL EDIYOR"


Hayati öneme sahip ilaçların yazılmamasının da suç teşkil ettiğini, yazılmaması halinde hekimin suç işleme eyleminde bulunacağını ve hakkında dava açılabileceğini, SGK bu şekilde dayatmaya devam ederse hiçbir raporlu ilacın Birinci Basamakta yazma cesaretini hiçbir hekimin gösteremeyeceğini gerek sağlık bakanlığı gerekse de SGK farkında mıdır? diye soran Dr. Galipoğlu, "SGK bu şekilde yaparak, hastaların ikinci basamakta yığılmasını ve daha fazla katılım payı almayı planlayıp planlamadığı. Sorumluların, cezai yargılama sonucunda verilecek hüküm neticesinde, yaptırım uygulanması hukuki bir zorunluluk ve gereklilik olmasına rağmen bu hukuki aşama atlanarak, hukuksuz bir şekilde öncelikle eksik soruşturma ve inceleme neticesinde neden tüm iyi niyetiyle rapora ve hastaya güvenen hekime maddi yaptırım uygulanmıştır? Hekimi hukuki anlamda suçlu konumuna sokup, cezai aşamada hekimin izleyeceği hukuki yolda yapabileceği usul hataları neticesinde planlama ve yol haritası yapılmış olması SGK’nın içinde bulunduğu çıkmazda, art niyetli ve hukuku hiçe sayan bir yaklaşım olup olmadığı. “Sahte” raporlarda adı geçen uzman hekimin geçtiğimiz hafta içerisinde Yalova Devlet Hastanesi’ne atamasının yapıldığından SGK’nın haberinin olup olmadığı. Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ancak biz SGK mağduru hekimler olarak soruları çoğaltmaktan ziyade bu beş soruya yanıt bekliyoruz.Hekimlik mesleği, tıp bilgisi ve pratiği, kişinin şikâyetlerinden hareketle hastalık tanısına uzanan bir analizi içermektedir. Hekimler karşısındaki kişinin hasta olmadığını kanıtlamaya dönük bir eğitim almadığı gibi tıbbın sistematiği de böyle değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi, yasal özelliğe sahip, ulusal, kronik hastalık tanı ve tedavi protokolünün belirlendiği ve uygulandığı medula kronik hastalık ilaç tanı, tedavi ve takip sisteminde uzman hekimlerce, uzman hekimlerinden oluşmuş sağlık kurullarınca belirlenmiş RESMİ nitelikli tanı ve tedavi protokolünü uygulamak hekimlerin mesleki olarak ve deontolojik olarak zorunluluğudur" şeklinde konuştu. 


"100 CIVARINDA HEKIMIN MAĞDURIYETININ ÖNÜNE GEÇILMELI"


"Aksi durumda medula kronik hastalık ilaç  tanı, tedavi ve takip sisteminde uzman hekimlerce, uzman hekimlerinden oluşmuş sağlık kurullarınca belirlenmiş resmi nitelikli tanı ve tedavi protokolünü uygulamamak, mesleki olarak karşılaştığı hastanın sağlığını telafisi imkânsız bir kayba, ölüme ve kişinin sağlığını hasara uğratma sonucunu yaşatabilir. Bu riski göze alıp bir raporun gerçek mi sahtemi olduğunu inceleyebilecek bilgisel,teknik ve kriminolojik inceleme yapma yetkisi ve olanağı da yoktur" diye konuşan Dr. Galipoğlu, "Bundan sonra benzer sıkıntıların ve mağduriyetlerin yaşanmaması için yazılacak tüm reçetelerin doktor, eczacı ya da hasta yakınlarının yani reçete yazılan kişiden başka hiç kimsenin göremeyeceği bir şekilde şifrenin SGK tarafından ilgili hastanın cep telefonu ya da e-nabzına gönderilmelidir. Aradan yıllar da geçse hastanın “reçeteyi ben almadım” demesinin engellenmesi gerekmektedir. Acilen yapılması gereken ise 100 civarında hekimin mağduriyetinin önüne geçilmesidir. Aksi takdirde biz hekimler “sahte” reçete saçmalığına nasıl prim vermediysek SGK’nın bizleri uğrattığı bu mağduriyete de prim vermeyeceğiz yasal ve meşru yollarla hakkımızı aramaya devam edeceğiz. Bu mağduriyeti yaşayıp da bugüne değin bizlere ulaşamayan hekim arkadaşlarımızı da bu haksızlığa karşı hep beraber hareket etmeye ve özellikle Tabip Odamız aracılığıyla daha güçlü bir karşı çıkışı örgütlemeye çağırıyoruz.  Buradan yaptığımız bu çağrının yanı sıra Sağlık Bakanlığı ve Mersin İl Sağlık Müdürlüğü’nü de SGK mağduru hekimlerin haklarını savunmaya davet ediyoruz" dedi. 

 

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!








 
  Akdeniz Gazetesi




 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA