Mersin’de yayın yapan Radyo Ülkü’de gazeteciler Serkan Tultak ve Volkan Toslak’ın sunduğu ‘Yerel Gündem’ programına telefonla bağlanan Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) Mersinli Genel Başkan Yardımcısı Ali Rıza Babaoğlan, DEVA Partisi’nin bir ihtiyaç olduğu ve Türkiye’deki muhalefet boşluğunu doldurmak için kurulduğunu ve hedefinin iktidar olmak olduğunu söyledi. Türkiye’nin hem dış siyasette hem de ekonomide büyük bir sıkışma ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Babaoğlan, “Ülkede ciddi anlamda bir güven problemi ve ekonomi bunalım var. Biz DEVA Partisi olarak ülkeyi bu bunalımdan kurtarmak ve ülkenin sorunlarına deva olmak için yola çıktık. Ülke olarak hem bölgemizde hem de dünyada yalnızlaştık. En haklı olduğumuz Doğu Akdeniz konusuna bile yalnızlaştırıldık. Türkiye artık siyasi hamasetlerle yönetilemez. Genel Başkanımız Ali Babacan ile birlikte biz ülkeyi bu sıkışıklıktan ve güven ile ekonomik bunalımdan kurtaracağız” ifadelerini kullandı.
“MERSİN İL BAŞKANI TEMMUZ SONUNA KADAR ATANIR”
Mersin ile Adana’da il teşkilatlanması için çalışmalarını sürdürdüklerinin altını çizen Babaoğlan, şimdiye kadar ülke genelinde 25 il başkanını atadıklarını, temmuz sonuna kadar da Mersin ile Adana il başkanlarının atanacağını söyledi. Tepeden inme bir anlayışla hareket etmediklerini kaydeden Babaoğlan, “Mersin ve Adana’da yüz yüze görüşmeler yaptık. Mersin’in esnafıyla, turizmcisiyle, iş adamlarıyla ve kanaat önderleriyle görüştük. Çok olumlu görüşmeler oldu. Önümüzdeki hafta yine Mersin’e geleceğim ve bayrama kadar sahada olacağım. Yine yüz yüze görüşmeler yapacağız. Aslında sahada çok aktif olarak çalışıyoruz. Sadece merkezde değil ilçelerde de ziyaretlerde bulunacağız” dedi.
“YASAKLAMALAR GENÇLERİN ÖNÜNÜ TIKAR”
Sosyal medya kısıtlanmasıyla ilgili iddialara da değinen Babaoğlan, “2020 yılındayız ve artık dijital bir çağda yaşıyoruz. Hemen hemen her elde bir cep telefınu ve her evde bir bilgisayar ve internet bağlantısı var. Biz Türk halkı olarak teknolojiye meraklı ve ilgili bir halkız. Teknolojiyi ülke yararına ve ekonomisine nasıl faydalı kullanabiliriz, nasıl ülkenin gençlerine iş imkanı sağlarız diye düşünmek yerine biz sosyal medyayı kısıtlamayı tartışıyor ve kendimiz gibi düşünmeyenlerin sesini kısıtlamayı düşünüyoruz. Ben şahsen bu tür tartışmaların olmasına bile üzülüyorum. Ama dünya artık böyle yaşamıyor. Dünya böyle yaşamıyor dönüşüyor ve değişiyor. Biz ise gençlerin önünü açmak yerine onların önünü nasıl kaparız diye düşünüyoruz. İşte ülkeye güven kaybının nedeni burada başlıyor. Almanya’dan bakıldığın da Türkiye, twiiterı ve youtube yasaklayan bir ülke olarak görülüyor. Dolayısıyla ülkeye güven azalıyor. Bizim özgürlüklere ve fırsat eşitliğine daha fazla fırsat vermemiz gerekirken özgürlükleri kısıtlıyoruz. Bu gerçekten de üzücü. Bu tür yasaklamalar ve kısıtlamalar ülkeye fayda yerine büyük zararlar verir. Size güzel bir örnek vereyim; bakın pandemi döneminde her sektör yara alırken, ABD merkezli oyun şirketi Zynga, Türk oyun şirketi Peak'i 1,8 milyar dolara satın aldı. Böylece Zynga, kendi tarihinin en büyük şirket satın almasını yaparken, Türkiye'den de ilk kez bir teknoloji girişimi, 1 milyar doların üzerinde bir rakamla satılmış oldu. Teknoloji üreten 10 yıllık bir firmanın ülke ekonomisine yaptığı katkıya bakın. Siz şimdi bunları kapattığınız ve yasakladığınız zaman bu tür şirketlerin de önünü tıkamış olacaksınız. Bugün birçok şirketi üst üste koysanız ekonomik değeri 1.8 milyar dolar etmez. Ama 10 yıl önce kurulan bir oyun şirketi bunu yapabiliyor. Youtube’daki birkaç yorumdan rahatsız oldunuz diye bunu kapatmaya çalışmak tüm bunların önünü kesmek demektir. Dolayısıyla buraları kısıtlamak yerine özgürleştirmek gerekir ancak sosyal medyada hakarete varan söylemlerde bulunanların da hak ettiği cezayı hukuk çerçevesinde görmeleri gerekir” şeklinde konuştu.