HDP Mersin Milletvekili Dr. Rıdvan Turan, konuyla ilgili TBMM Başkanlığına bir araştırma önergesi verdi. Dr. Rıdvan Turan, ülkemizi ithalat sarmalından kurtaracak, Türkiye’de tarımsal üretimi arttırarak, gıda güvencesi, gıda güvenliği ve gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasının hayata geçirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını talep etti.
“GIDA EGEMENLİĞİNİ SAĞLAYACAK YAPILAR KALMAMIŞTIR”
HDP Mersin milletvekili Rıdvan Turan’ın önergesinin gerekçe kısmında şu ifadeler yer aldı: “Ülkemizde gıda fiyatları giderek artmaktadır. Bu artışın dışsal ve içsel sebepleri vardır. Covid-19 pandemisi, küresel iklim değişikliği ve kuraklık, petrol fiyatlarında jeopolitik risklerin artışına bağlı olarak görülen artış, Rusya Ukrayna arasındaki savaş tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gıda enflasyonunu arttırmaktadır. Ancak bu tablonun ülkemizdeki gıda enflasyonunu izah etmekte yeterli olmadığını vurgulamak gereklidir. Zira Türkiye’de durum yalnız fiyatların artması değil aynı zamanda bazı tüketim mallarına ulaşılamaması yani bir kıtlığın baş göstermesidir. Yağ kuyrukları bunun en açık kanıtları arasındadır. Gıda enflasyonu ve baş gösteren kıtlığın esas sebebi, sürdürülen ekonomi ve tarım politikalarıdır. Örneğin “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezi, Eylül’den bugüne kadar petrol varil fiyatlarının iki katına çıkmasının en temel sebebidir. Bu, zaten yüksek seyreden mazot, gübre, tohum, tarım zehirleri, veterinerlik ilaçları başta tüm girdilerin olağanüstü artışının nedenidir. Bu tablo 80’lerden bu yana sürdürülen neoliberal tarım politikalarıyla daha da vahim hale getirilmiştir. O zamandan bugüne, piyasayı regüle edecek tüm tarımsal KİT’lerin tasfiye edilmesi, sermaye hareketleri karşısında üreticiyi ve tüketiciyi korunaksız ve desteksiz bırakmıştır. Dolayısıyla uluslararası risklerden doğan sert dalgalanmaları dengeleyecek, ülkeye yansımalarını en aza indirecek, gıda güvencesini, gıda egemenliğini sağlayacak yapılar kalmamıştır. İçerde artan fiyatları üretimi arttırarak düşürmek yerine ithalatla düşürmeyi amaçlayan iktidar pahalılığı kronik hale getirmiş, çiftçilerin üretimden kaçmalarına ve ekilmeyen toprakların artmasına neden olmuştur. Örneğin Türkiye’de 20 yılda tarım alanları 3,5 milyon hektardan, buğday ekim alanları da 2,5 milyon hektardan fazla azalmıştır. 2011 yılında 1 milyon 122 bin olan çiftçi sayısı, son 10 yılda yüzde 53 azalarak 2021 yılının eylül ayında 530 bine kadar düşmüştür.”
“GIDA KRİZİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Türkiye; Rusya ve Ukrayna’dan en fazla tarım ürünü ithal eden ülke konumunda olduğu için iki ülke arasındaki savaştan dolayı derinleşen bir gıda kriziyle karşı karşıyadır. Türkiye 2021 yılında ithal ettiği buğdayın yüzde 70’ni Rusya’dan ve yüzde 15’ini Ukrayna’dan ithal etmiştir. Türkiye 2021 yılında Rusya’dan 6,7 milyon ton buğday, 1,2 milyon ton arpa, 1,1 ton kepek ithal etmiştir. Yine bu iki ülkeden ihtiyacı olan 1,35 milyon ton Ayçiçek yağının yaklaşık 500 bin tonunu ithal etmektedir. Esasen çiftçi desteklense ve ekilmeyen topraklar ekilse bu ithalata gerek kalmayacağı açıktır. Yıllardır muhalefetin söylediği iktidarın ülkeyi bir gıda krizine sürüklediği öngörüsü ne yazık ki gerçekleşmektedir. Önümüzdeki dönemde buğdayın ton fiyatının 500 dolara doğru tırmanması un ve dolayısıyla ekmek kıtlığını da beraberinde getirecektir. İktidarın kendi çiftçisinden sezon başında tonunu 2 bin 250 TL’den aldığı buğdayı dışarıdan iki katına yakın fiyata alması yukardaki sözlerimizi kanıtlayan ibretlik bir durumdur. Türkiye tarımının bakan değişikliğine değil, felsefe değişikliğine ihtiyacı vardır. Türkiye tarımı Tarım Bakanlığı’na bırakılamayacak kadar önemli bir kriz aşamasındadır. Türkiye’de, gıda krizinin çözülmesinin tek yolu; gıda güvencesi ve gıda egemenliğini temel alan tarım politikalarının hayata geçirilmesidir. Bu amaçla bir meclis araştırma komisyonun kurulması elzemdir.”