Osmanlı döneminin ünlü Türk hekimlerinden, cerrah ve tıp alimi Amasyalı Şerefeddin Sabuncuoğlu, 600 yılı aşkın süre önce uyguladığı tedavi yöntemleri, günümüzdeki tıp çalışmalarını, özellikle de bugün tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgınına karşı geliştirilmeye çalışılan aşı çalışmalarını anımsatıyor. O dönemde çok yaygın olan yılan zehirlenmelerine karşı ilaç geliştirmeye çalışırken önce hayvanları sonra da kendisini denek olarak kullanan Sabuncuoğlu, 492 sayfalık ‘Cerrahiyyetü'l Haniyye’ kitabında daha birçok yöntemi ve tıp aletini ayrıntılarıyla anlatıyor. Sabuncuoğlu’nun bu önemli eserini, tıp tarihi alanındaki en önemli eserleri günümüz Türkçesine çeviren Prof. Dr. İlter Uzel tıp tarihine kazandırdı. Diş hekimliği alanında uzman, ayrıca tıp tarihinde ilk defa diş hekimleri arasında tıp bilimleri doktorası yaparak tıp tarihi doktoru olan, Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. İlter Uzel’in uzun araştırmalar sonucunda günümüz Türkçesine çevirdiği Cerrahiyyetü'l Haniyye’nin ikinci baskısı da Türk Tarih Kurumu tarafından basılmaya başlandı.
“BU ESER, O ZAMANA KADARKİ BİLGİ BİRİKİMİNİN ÖTESİNE GEÇMİŞ”
Mersin’de yaşayan ve çalışmalarına devam eden Prof. Dr. Uzel, Türk hekim ve cerrah Sabuncuoğlu ve kitabıyla ilgili açıklama yaptı. “Tıp tarihi çalışmalarımı hiç bırakmadım, çünkü Türk tıbbı hem çok zengin hem henüz daha yeteri kadar araştırılmamış bir alan” diyen Uzel, tıp tarihi alanında yaptığı en büyük çalışmalardan birinin ünlü Türk hekimi ve cerrahı, Türk dili uzmanı Amasyalı Şerefeddin Sabuncuoğlu ile ilgili çalışmalar olduğunu söyledi. Sabuncuoğlu’nun 1385 yılında Amasya’da doğduğunu belirten Uzel, “Kendisi 17 yaşından itibaren bugün ayakta olan ve Amasya Belediyesi tarafından Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Müzesine dönüştürülen hastanede 17 yıl başhekimlik yapmış ama aynı zamanda çok uzun bir süre hekimlik yapmış. Çok büyük bir tıp birikimi var. O dönemin bilim dilleri olan Arapça ve Farsçayı çok iyi biliyor. Ayrıca Rumca biliyor ve bütün bu bilgi birikimiyle önceden üç eser bırakıyor günümüze. 1465 yılında ‘Cerrahiyyetü'l Haniyye’ adıyla bir anıt eser meydana getiriyor. Bu eser, o zamana kadarki bilgi birikiminin ötesine geçmiş. Kendisinden önce yaşayan ünlü cerrahların kitaplarından yararlanmış, fakat içerisine çok önemli katkılar koymuş” dedi.
“GELİŞTİRDİĞİ İLAÇLARI ÖNCE HAYVANLARDA SONRA KENDİNDE DENİYOR”
Sabuncuoğlu’nun, kitabında yer verdiği tedavi yöntemlerinden ve yeni bilgilerinden örnekler veren Prof. Dr. Uzel, “Sabuncuoğlu’nun çok önemli katkılardan biri, doğu tıbbıyla ilgili yaptığı deneylerdir. Ayrıca, insanın kendisine kan nakli vardır, otohemoterapi, yani önce kan alıyor sonra aynı kanı aynı kişiye tekrar veriyor. Ayrıca o dönemde son derece önemli olan hayvan zehirlenmeleri, yılan zehirlenmeleriyle ilgili bulmuş olduğu ilacı önce horozda deniyor, arkasından bizzat kendi üzerinde deney yapıyor. 1468 yılında 85 yaşındayken de Mücerreb-Name eserini yazıyor. Biz bu üç eserini tanıyoruz ama bunlar içerisinde en çok şöhret yapan Cerrahiyyetü'l Haniyye, yani Fatih Sultan Mehmet’e armağan ettiği kitap” diye konuştu.
“KENDİ ÇİZDİĞİ 160 CİVARINDA TIBBİ RESİM VAR”
Kitabın o zamana kadarki bilgi birikiminin yanı sıra yeni bilgiler de içerdiğine dikkat çeken Uzel, “Ayrıca içerisinde bizzat kendisinin çizdiği 160 civarında tıbbi resim var. Bu resimler kitabı süslemek için değil, o dönemdeki cerrahlara konuyu anlatmak, bilgi vermek için minyatür tarzında yapılan, hekimin, aletin ve hastanın olduğu resimler. Bu, tıp tarihimizde tıbbi illüstrasyon tarihi açısından da son derece önemli. Sabuncuoğlu’nun yapmış olduğu eser, o dönemin bilimsel birikiminin tamamının içeriyor diyebiliriz. Sabuncuoğlu’nun şanssızlığı, cerrahi alanının ancak 20. yüzyılda tam özgürlüğüne kavuşmuş olması, çünkü ağrı, enfeksiyon ve kanama cerrahinin üç büyük problemiydi. Bu üç büyük probleme rağmen böyle bir eser yazması da son derece takdire şayan. Ayrıca Sabuncuoğlu’nun takdire şayan başka bir alanı da eserini Türkçe yazmış olması. Örneğin akupunkturla ilgili metot bile var kitapta. Bugün bile kullanılan ağrı dindirme metodunu Sabuncuoğlu yazmış. Bir kişinin dişi ağrırsa falanca noktaya basınç veya dağlama yapın diyor mesela. Bunun gibi onlarca doğru husus var” ifadelerini kullandı.
“KİTABIN İKİNCİ BASKISI BU AY KİTAPEVLERİNDE YERİNİ ALACAK”
Sabuncuoğlu ile ilgili çalışmaların ilk olarak 1927 yılında başladığını dile getiren Uzel, sistematik, bütünsel çalışmanın ise ilk defa kendisi tarafından hazırlandığını ve Türk Tarih Kurumu tarafından 1992’de 2 cilt olarak basıldığını söyledi. Türk Tarih Kurumunun şimdi kitabın ikinci baskısını yaptığı bilgisini veren Uzel, “İkinci baskının özelliği, kitapta yer alan minyatürlerin ilk baskıdaki gibi siyah-beyaz değil tamamen renkli olması. Çok şık bir baskı oldu. Şu anda baskı devam ediyor ve bu ay içerisinde kitapevlerinde yerini alacak” şeklinde konuştu. Şu anda üzerinde çalıştığı son kitabının ise diş hekimliği tarihiyle ilgili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uzel, “Bu eseri antik diş hekimliğinin altın kitabı olarak düşünüyorum. Diş hekimliği tarihinde batıdaki önemli isimler yer alacak ama en önemli yeri Sabuncuoğlu işgal edecek, çünkü dünyanın birçok ünlü bilim merkezlerinde, bilim müzelerinde ve kütüphanelerinde yaptığım araştırmalarda, tarihte yazılan kitapları bizzat gördüm, hiç tevazuya gerek yok Sabuncuoğlu bunlar içerisinde en sistematik çalışan insan. Bunu, Türk olduğum için gurur duyarak söylüyorum ama Türk olmasam da herkesin bunu mutlaka kabul etmesi gerekir. Bunun dışında Anadolu’da Bulunan Tıp Aletleri isimli bir kitabım var. Bu kitabım 2000 yılında Sedat Simavi Ödülü almıştı” dedi. Prof. Dr. Uzel’e, Amasya’da Tıp ve Cerrahi Müzesine dönüştürülen Sabuncuoğlu'nun başhekimlik yaptığı Darüşşifaya'ya onun kullandığı aletlerin replikasını yaparak sunduğu katkı dolayısıyla Amasya Belediyesi tarafından ‘Fahri Hemşehri’ unvanı da verilmişti. (İha)